11 Kasım 2010 Perşembe

bsg facebook!


"siktir git facebook"

bir bakayım dedim iyi ettim. bakıyorum eski üniversite arkadaşlarıma ya da lise ya da ilkokul her ne haltsa, biri okutman, biri yurtdışında master yapıyor, bilmemkaçı dil öğreniyor, hostes olan bilmemne olan hem bakımlı hem güzel hem başarılı hatunlar.

bir de bana bakıyoruz:

artık bakımı da bırakmış gözaltı siyahlığa adım atmış, sahafın tekinde çalışan fare. okumasaydım da olacakmışım yani. yaş kaça geldi hala öğrenci hayatı.

kimisi de evlenmiş yok sözüm yok nişanım yok evliliğim yok bıcıbıcım bilmemnesi şekilde fotoğraflarını koymuş. bir mutluluk pozları bir aşk böcüklükleri.

nasıl kıskandım! ulan diyorum ulan! bir gün ben de götümde master diploması, eskisi gibi bakımlı fotoğraflarımı koyacağım. kıçımı sileceğim o diplomayla.

ha bir de sadece söz kına mına değil direk gerdek gecesi fotoğraflarını koyacağım. bu böyle biline!

Seviyorum, Sevmiyorum.


"seni seviyorum"

söylemesi zor diyorlar nesi zor anlamıyorum. iki kelime herhangi bir elde etme olayında banko söz. yalan bunu diyenler de. daha önce söylemedim diyene de güvenmiyorum. ben yüzlerce kez söyledim.

ama hissettiğim için söyledim. öyle kandırma olayım yoktu. hayatımı aldığım her bir erkeğe aşık oldum. ya da aşk değildi bu başka bir şeydi bilmiyorum. ben abartıp aşk zannetmiş de olabilirim. komikti ama.

bir zamanlar birine takıktım. ölüyordum aşkından ama 5-6 yıl olmuştu platonik aşkım. ama yalnız kalmıyordum tabi. o aklımın köşesinde bulunuyordu. ona ağlaya ağlaya aşkımı itiraf etmiştim ben. sarhoştuk. bir şey dememişti. sanırım dürüsttü. kendine yaşlı lafını yakıştıramayacak kadar genç kalmak istiyordu.

sevgililerimin hiç bir hediyesini yakıp atmadım ben. hiç bir anısı yokmuş gibi tepe tepe de kullandım. hatta bir söz yüzüğüm vardı onu hala takarım şekli güzel diye. sikik bir yüzüktü işte. ben kendi masalımı birine zorla yaşattırmıştım. ya da ne bileyim eski sevgilimin bana aldığı çerçeveye başkalarının resmini koydum. sikimden aşağı kasımpaşa gibi. değersiz oluyorlar. anlamıyorum neden? oysa bir zamanlar onların içinde de duygu vardı. ne karışık?

en büyük piçliği de yaptım ben. bir şarkıyı 10 kiişiye yakıştırdım. hepsiyle ortak şarkılarım oldu. okuduğumuz kitapları bile paylaştım. bir şarkıda biriyle öpüştüysem yine aynı şarkıda birini öpebildim.hiç içim acımadı.

biri karşımda hüngür hüngür ağlarken ben kahkaha atıp "ama ben çok eğleniyorum yaaa" diyebildim. ve kahkahalarım feci derecede içtendi. o durum hoşuma gitmişti.

ağlama demişken numaralar da yaptım. istediklerimi kabul ettirmek için hep ağlama numarası yapardım. sonrası da olurdu tabi. ilk ilişkim haricinde hepsinde oyun oynadım çeşit çeşit. ilişkilerim beyaz perdeydi. hani izleseler oscarı g.tüme sokarlardı o derece.

herkese "ilk seni sevdim" dedim. ama ilk anlarda öyle hissetmiştim. sonradan yanıldığımı anladım. arkadaşlarım da "bundan da vazgeçeceksin" demeye başlayınca daha da iyi anladım.

ama işte hayatıma girenlerden kısa kesitler dersek. en etkileyici anlar; deniz kıyısındaki öpücük, vapur beklerken omzuna yaslandığımda duyduğum his, beni "şştt uyu" diye nazikçe baba figürüyle uyutan o sakin ses, bir akşam yemeği,konserde öpücük, evde şarap kokulu bir öpücük, ve nazikçe sevildiğim bir geceyarısı oldu. bu anlar dünyaya değerdi. sıcacık sanki.
tabi bunlar sonra terkedilmeye, önümde yalandan kriz geçiriyor numarası yapmaya, arkamdan bıdı bıdı konuşmaya, beni eve kapatmaya döndü.

o geceyarısı ise hep masal olarak kaldı. bembeyaz, kıvırcık, güzel kokulu bir masal...