30 Temmuz 2010 Cuma

Hello Metalhead!


Kılım amk. Valla kılım bu metalci denilen bozuntulara. ulan bir müziğin altına düdüklemeyi sığdırıyorlar bunlar. hem de müziği üretmeden. forumlarda iki sikko çikko yazı yazarak. müziğini üretenlere lafım yok onlar hem müziğe hem hatuna ter döküyorlar. ama diğerlerine ne oluyor? ben bunlardan çoğuyla karşılaştım dağlara taşlara.
Üniversitede bunlardan çok karşılaştım ben. benim ev arkadaşım vardı böyle manken gibi karıydı.Adı Manken olsun. neyse biz çok çılgındık o zamanlar. yok stüdyoya girmeler stüdyodan çıkmalar, konserler, içmeler, böğürmeler vs. neyse biz bununla 2 herifçioğlu kaptık. Mankeninki hoş da benimkinin suratına bakmak için ağır depresyonda olmak lazım, ya da kendinde olmamak. e ben de depresyondaydım herhal o zaman. ya da ergenlikten iki uzun saça kandım. biz iki saf "hebele sefkilimiz vavv bisim heheh, metalçi him di ivivivivi" şeklinde geziyoruz. dörtlüyüz hep böyle. yediğimiz sıçtığımız ayrı gitmiyor. sabah akşam. neyse sonra biz bunlardan ayrıldık. sonradan onların 3. safttoron arkadaşından duyduğumuza göre ki doğru söyler bu iki herifçioğlu bizim götü memeyi paylaşmışlar. biri demiş lal'in memesi biri demiş Mankenin götü. Şok da olmadım aslında zira mankenin sevgilisinin abucu diye sevmelerinden elini belime koyayım derken götüme koymasından işkillenmeliydim. Gruba gireceklermiş bunlar yani. neyse bi bunlardan canım yandı zaten
bir de beni götürecek olan platonik vardı. sonra dahası dahası ve dahası.
konsere gidersin dört dönerler "eheh hatun bulak da düdükleyek" diye. bir pub'a oturursun keserler. zate alkollü ortamlarda bulunur bunlar. alkolsüz çeneleri çalışmaz. o yüzden gündüzleri genellikle bir elleri forumlar için klavyede diğer elleri otsbir için çükte olur. müzik zevkleri de yalan zaten çoğunun. ne konsere gider ne cd alırlar. bazıları var bunları yapan,böyle metal savaşçısı gibi gözüken "ben metalciyim hocu! en metalci benim lan!" diyen, bunlar da yaşamdaki başarısızlıklarını,asosyal olmalaını,çirkin olmalarını bunun altına saklarlar. böyle insana baktığınızda geçmişinin ne kadar ezik ne kadar çirkin olduğunu ve kızların hiç ona bakmadığını hatta ve hatta 20li yaşların başına kadar sevgililerinin olmadığını anlarsınız. sonradan bir açlıkla "hebele karıı, ohaa ancuk, memee göt" şeklinde gözü döner, metalciliğin verdiği büyük güçle ortalarda orjinal tişörtlerle dolaşır bal çalarlar. deyimleri de : karı kaldırmak.
ha hiç mi normali yok bunların?
var ayol olmaz olur mu?
biz onlara müzik dinleyicisi diyoruz. kendilerini bir kalıba sokmazlar. tipleri hoş olduğu için de çoğu zaman grup tişörtlerine ihtiyacı yoktur. bakımlıdır, renk renk de giyinir siyah da. karı kaldırmak için aranmaz çünkü zaten düzenli bir seks hayatı vardır ya da one-night standleri 15lik gotik kızlarla değil, kendi yaşlarındakilerledir. normaldir bunlar. insan gibi. normal. aç değil.

iyicene nefretim geldi be bu son olayla!

P.S:siz de gotik olcam , kendimden büyük tavladım,pipi gövvdümm yattım çok mavcinaliim havasına kullandırmayın kendinizi kızlar. ilerde bol bol göreceksiniz onlardan.
ha büyük olup da bu ortamda olan kadınlar zaten çakaldır ayol onlara sözüm yok.
hee bi de bunlardan biriyle sonsuza kadar yaşayacağını düşünen saftirik hatunlarımız var. onların da beynine çükeyim!

hmppphhhss ben biraz sakinleşeyim

P.S 2: ha niye mi kate moss foto? nalakası vaar mı diyorsun. ordaki kate moss'un peygamber devesi bakışları hoşuma gitti. "seni kukumla düdüklerdim pislik ama tüyüm bilem olamazsın" şeklinde bence

Hello Kıllar


Sevgilisinden kılları yüzünden ayrılan tek insan ben olacağım herhalde. geçtiği her yerde kıllarını bırakıyor hayvan. bacak kılı mı taşak kılı mı belli değil. iğrenç. her gün elimde süpürge menopoz kadınlar gibi süpür babam süpür. olmayacak kendi evinden atacağım herifi. yaşanmaz ki burda. bir de bendim böyle "yunan erkeee şapır şupur yerimm" diyen. nah yersin. pis diyorlardı "oh iki jilete bakar iş" diyordum. nah jilete bakar. heriflerin koltuk altından tina turner fırlıyor be! onlar ne biçim yere kıl döker şimdi. ıyyykk. şimdi ki hedefim rus herifçioğulları. şöyle tüyü olmasın. sakalı bile çıkmasın. lezbiyen olacağım bu gidişle zaten.
ha bu arada işe de gitmiyorum ben artık. çıktım bir günde. yapamayacağım işte zorla mı? gittim söyledim de Ray'e kendin bilirsin dedi. gerçi hep onun parasını ye ye nereye kadar ama. yok lan yemiyorum ki. alt tarafı yemek yiyorum evinde kalıyorum. gidip mücevher kıyafet mi aldırdım sanki. ama benim yeni iş bulmam lazım. para yok pul yok daha ne kadar Ray'den geçineceğim? ne zor durumdayım. SIkıldım zaten Ray'den de. bu kılları yüzünden hep. ayrılsam nerelere gideceğim? babam mı para verecek bana? nerdeee. annemin minik maaşına mı göz dikeceğim? hay bin yaprak.
yaşamaktan da sıkıldım. evimi de özledim. o elektrikleri yanmayan evimi. ben ne yaptım da geldim buraya. ne biçim çılgınlık yaptım. yertsiz yurtsuz mu kalacaktım? evcağızımın kirasını bile veremiyorum. onu da ray ödüyor. borç olarak ama. gerçi çük kadar evin çük kadar kirası.
yaşamak çok zor gerçekten. bazı zamanlarda. kıllı zamanlarda.
P.S: bazen çok yakışıklı şair ruhlu zengin ve şık bir kılsız çıksa. "Tut kolumdan çek götür beni" desem. süt gibi herifçioğlu bana dönse "hüüp diye içine çek beni" dese. "gösterelim anam" diye bağırırım.

29 Temmuz 2010 Perşembe

Hello Gerçekler!


insan eski sevgilisini fake msne eklerse görür ebesinin damını. neler neler öğrenir ondan. bi de platoniğinin yarakçıoğlunun ta kendisi olduğunu öğrenirse iş kanalizasyon demektir. herif az daha beni düdükleyip gidiyormuş yani. şimdi bizim bunla önceden baya bi samimiyetimiz vardı . konserlere gitmeler falan. ben ölüyorum aşkından tabi. böyle malım. ne biçim de içiyorum. sonra bir baktım bu herif bana sarılıyor. ben yeni sikilmiş gelin gibi mutlu mutlu çıpıtınk gözlerle etrafıma bakınırken baktım bu air guitar, headbang olayına beni götürüyor. cop diye yapıştı dudağıma. bende ağlamaklı haller tabi. rezil zebil olayları anlatmalar. aşığım lan sana demeler falan. bunun gözleri parladı. e hazır sarhoş kız. gözlerini kan değil am bürüdü salağın. anladım yani bunun gözünde şu an ayaklı vajinayım. sevişesim de yok bunla. nedense ona dokunmak istemezdim. öyle de manyaktım yani. sonra yanımda getirdiğim arkadaş uyandı. çünkü bu herifçioğlunun arkadaşı da bizim karıyı düdükleyecek belli. iki aç bekliyorlar öyle. benim arkadaş, bizi eve bırakın vesaire geveledi geveledi. işte böyle döndük biz. ben ne biçim ağlıyorum ama. arkadaş sakinlştiriyor. öyle böyle derken uyuyakalmışım. sabah içimde bi acı. alkole sardım kendimi. üniversitedeydim o zaman. çıtır çıtır karıydım.
ondan sonra yıllarca görüşmedi o benle. sonra yaşadığım yere geldiğini öğrendim. içip içip onu arıyodum ben. bi kere de evine gitmiştik. ama bişi olmamıştı yine. öpmemişti bile beni. aynı şehirdeyiz artıkın görüşelim dedi, geldi manitasını tanıştırdı. arkadaşına ayarlayıp pezevenklik yapmaya çalıştı. bunları günlüğümü kaptıktan sonra anlatabilirim ancak.
işte böle. sonra ruh hastası olan ben eski fifiyi keklerken bu platonikle bunun ortak arkadaşının benim platonik hakkında söylediğini öğrendim. herif azzgının tekiymiş. her gittiği yerden hatun kaldırıyormuş. amk lan yıllarıma yazık dedim kendi kendime.
bugün gerard'ı gözlükle gördüm bu arada. tamam herif o kadar mükemmel diilmiş. ayrıca azcık salak gibi mi ne. beğenmedim yani. en iyisi benim Ray hiç bakmayın. safi entellektüel ve zengin. hoş da çocuk. seviyor da beni. mıncıklamamdan nefret ediyor tabi. bir kere duvara yapıştım bu yüzden. geldim arkadan boynunu ısırayım diye. bunun bir kol darbesiyle ben duvarda fakir sümüğü gibi. oturdum nasıl ağlıyorum "hayvan" diye. o pişmanlıkla gülme arası "ama lalcim, özür dilerim"
"git be hayvan!"
ordan bir kitabı aldım. cinnet geçiriyorum ama. dedim bunu g.tüne monteliycem ben. rahat edemem başka türlü.
herif tabi bana bakıyor manyakmışım gibi. öyle baktı baktı sonra çaat diye kendini arkaya attı. güüm diye ses geldi bundan. sonra sakin gözlerle bana baktı:
"al intikamını ben aldım. ayı olan başta bendim. istemsiz yaptım o hareketi ama bari seviyesizleştirmeseydin kavgayı.ilişki de saygı da lazım"
küçümseyerek bir daha baktı. çıktı odadan sonra. ben de kitabı dik tutup üzerine oturmaya geldim. aptal aptal aptal!

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Hello Gerard ve at s.kinde kelebek!


Anında yetiştirmezsem çatlarım ayol. Bu sabah ne gördüm ne gördüm. Olaya götünden başlamayayım en iyisi:

Şimdi bu Gıcığın ayarlayacağı mini iş vardı ya. -Bu arada Gıcık, gıcık olmasın. Onun ismi Ray. Çünkü Ray Manzarek'e benziyor- Neyse işte onun görüşmesine gittim. Beklettiler beni bir yerde. İçerden de sesler duyuyorum ama. Belli biri daha iş görüşmesine gelmiş. Ben de asosyalliğimin verdiği yabanilikle etrafa bakınmayıp dergileri karıştırdım. Aklım bambaşka yerlerde ama. İnsanların suratına bakamamak çok kötü. Asosyallik çok götü. Sosyal anksiyitemi sikeyim.Şimdi beklemedeyim ya benim bu asosyalliğimden bahsedeyim az.
Şimdi ben ruh hastası gibiyim. İnsanlarla kolay kolay konuşamam. İnsanları izleme
k için güneş gözlüğü takan tiplerdenim. Suratım daima asıktır vs vs. Mecbur kalmadıkça yabancılarla konuşmam yani. Aslında bu yüzden blog yazmaya başladım. Bu bir nevi terapi benim için. Eskiden milletin bloglarını okur bunlar nasıl hayatlarını paylaşıyor lan derdim. Sonradan karar verdim. " ben de yazarım lan" dedim Herneyse olaya dönüyorum.

Neyse işte bu iş veren ve iş almak isteyen odadan çıktı. Benim gözler pek iyi görmez gözlüklerimmi de artistik olsun diye takmamıştım. Göremiyorum yani uzağı. Sadece gördüğüm işveren karı ve uzun boylu bir herif. Karı: "İlerideki iş arkadaşınız Lal Hanım" dedi.
Ben düşünüyorum. " Nerden tanıyor bu karı beni" Sonra aklıma işi Ray'in ayarladığı geldi. Gülümsedim. Elini sıkmak için ilerledim adamın.
DOİİİNNG diye ses inledi beynimde. Ardından şu seslerin içimde yükseldiğini hissettim: "vay mına koyim, bu ne lan?" Hayın herifçioğlu su gibi şerbet gibiydi. Ağzımı toparlayıp elini sıktım. "Merhaba ben ..." " Ben de Lal". Onun adını Gerard koydum. Kumaral beyaz ten ve renkli göz Gerard Butler'a uyar sonuçta. Neyse bu gitti. İşveren karıyla konuşuyoruz ama benim aklım Gerard'ta. Nasıl gözüküyordum endişesiyle bir yandan da gözucuyla aynaya bakıyorum. Salak bir ekonomi hırsıyla "aman göz kalemi kullanmayayım bitmek üzere, gözaltı kapatıcım da bitiyor siktir et. Fondoten mi olmaz ya sıcak zaten. I ıh neyime yarar allık zate pancar olacağım." diyerekten sadece yeşil göz farı ve rimel kullanmıştım. Gözaltımı da beyaz farla kapatmaya çalışıyorum ama kabak gibi mosmor. Aynada yansıyan görüntü sanki biri eşek sikine kelebekleri zamkla yapıştırmış sonra da simleri üzerine sermiş gibi bir şeydi. Tarak gibi olmuştum yani. Şansımı sikeyim ben başıma hep böyle olaylar gelir zaten.
Neyse görüşme bitti ben Ray'e haber verdim. Eve geldim akşam 8'de teşrif edecek Ray'i bekliyorum. Lakin aklım fikrim Gerard'da. Ofis fantazisi, ayyy!!

27 Temmuz 2010 Salı

Arta Kalanlar


Kalp kırıklıkları arada bir batar, acıtmaz sanki sızlatır hafifçe. Anıların bacısını sikeyim. Hem de kırıcı anıların. Doğum günlerimi kutlamayı sevmem ben. Çünkü yıllar önce:

Doğum günümdü. Aman ne hoş. Babamın gazabından kurtulup geldiğimiz yerde geziyorduk annemle gündüz. Babam yoktu. Kaçmıştık. Çünkü önceki gece deliler gibi içmiş, sövmediği kimse kalmamış, zorla beni bir yere oturtarak kendisini dinlememi söylemiş. Ağladıkça "Git yüzünü yıka!" diye küfretmişti. Belki yüreği yumuşar diye küçüklük fotolarımı göstermeye çalışmıştım. Fırlatıp atmıştı. Oysa ben ona bir şey yapmamıştım.
işte bugünden sonra uykusuz bir doğum günü. Mutlu oluyoruz alışverişe gidip gülüşüyoruz. akşam eve geliyoruz. Bir kaç saat sonra burda işi olan babam geliyor. Yanında kardeşim var. Doğum günü pastası da cabası.İçeri alıyorum. Korka korka bakıyorum pastaya. Bu son derece anlamsız. Bu son derece göz boyayıcı. Gözüme yüz yumruk yese de boyanmaz gözüm. Bir de mumlar var. Aman ne güzel. Fotoğraflarımı ne yaptın peki götüne mi soktun, çocukluğumu?! Böyle bağırmak istiyorum. Mumlar dikiliyor.
"iyi ki doğdun lal" babam ayrı yerde annem ayrı yerde annemin yanına getiriyorum pastayı. sanki bir sikim yapmışım gibi alkışlıyorlar mumu üfleyince. Gözlerim dolu dolu ağlamak istiyorum. yapmıyorum. üzerimde eğreti duran bir korkaklık bir itaatkarlık var. susuyorum. doğum günümden arta kalan pasta artıklı tabaklar makineye gidiyor benim tarafımdan.
midemde arta kalanlarsa kanalizasyona, son yolculuğuna uğurlanıyor.
ve doğum günü bitiyor.

Hello PuCCa


Hayat bazen birini seçer, biz pas deriz söz hep puCCa'ya geçer a dostlar.

ŞU aralar çok satanlardan söz ediyorum: puCCa ve malum günlüğü. Öncelikle takdir ediyorum bu şahsiyeti. Son derece akıllı. Maceraları sürüklüyor ve içten anlatımı güldürüyor. Aramızdan bir insan olması ve Nişantaşı'ndan değil de daha hayattan şeylerden söz etmesi hoş.
Formül açıktır aslında:
Sex sells.
Şu ülkemizde cinsel sorunlardan muzdarip yığınla kadın var. Hangi birisi çıkıp da "orgazm olamıyorum" dedi? Hangisi sevgililerini ortalara serdi? Hayatı kızı,kocası ve Dubai'den ibaret olan Ayşe Armanı anmıyorum bile. Tamam o da zamanında eğlenceliydi, hoştu iyiydi. Lakin evlenmeden önce.
işte puCCa biraz Ayşe Arman'ın "gençliği" gibi. Biraz Polyanna, eli maşalı, seksiliği de elden bırakmayan, hatta bu konulara erkek jargonuyla (a-ah çok ayıp, argo ayol) değinen bir blogcu. İzmirliymiş bir de. İzmirin kadını böyle olur anacım.

Türkiye'ye bir bridget jones zaten lazımdı. Sex and the city kadınlarıyla dolu, romantik komedilerle şenlenen, gossip girl ve desperate housewives'ı gıptayla seyreden bir kadın topluluğundan bahsediyoruz. Türk kültürü kına gecesi falan yalan oldu. İlgilenen yok bunlarla. Yani bir kadın çıksa dese ki " Bugün beni istemeye geldiler. Söz yaptık. Kahve yaptım. Kına gecesi oldu, ağladım. Sonra düğün döşek, gerdek işte hihihi" yazsa kim okuyacak? Millet çeyiz takımı okumak değil bağımsız bir kadın okumak istiyor.

Biliyorum, bu kızın hikayesini bilenler çabalıyor. Çünkü bu kız kendi halinde blog yazarken keşfedildi ama hiçbirimiz keşfedilemeyeceğiz boşuna uğraşmayın =)
İçten olmayan, zorlanan satmaz.
Magazin programları nasıl reyting zıplatıyorsa puCCa'da öyle sallar.

Fakat pek uzun ömürlü sürmez bu. Zaten bunu kendisinin de taktığını söyleyemeyiz. Bu yazın bombası puCCa yani. Tek dileğim evlenmemesi. Yoksa bir Ayşe Arman daha pörtleyebilir. Korkuyorum.

p.s: marilyn monroe hayranı olması koskoca bir artı.

Hello Haho Hello Bİndirim


Gıcık kendi halinde işlerini hallededursun ben boş zamanlarımda hıldır hıldır gezmekteyim. Lakin bir şikayetim var! Su gibi kadınlar orda burda erkeklerin içini açmakta lakin bir yakışıklı erkek göremiyorum artık sokakta. Nereye kapattınız bunları? Haholar ipini koparttı da o iple yakışıklıları mı bağladı? Bu konuda çok dertliyim. Göz zevki istiyorum.

Şu mağazalara da indirim gelmiş diyorlar. Gittim yok. Üstüne bindirip indirmişler kapaksızlar! Kedi gibi vitrine sürünmek çok acı.

sıkıldım.

24 Temmuz 2010 Cumartesi

Hello Bunamak Hello Gıcığın evi


Hayır mı şer mi bilemiyorum ki anasını satiim. Merhaba ben Lal ve ben ciddi anlamda salağım. Unuttum lan defterimi dahası var mı. ŞEhir dışındayım ve evde unuttum.
Ee napıcaz şimdi?
Bir şekil kurtarırım. yazı dizisi yapcaktım güya. hay bin yaprak.
Bugün başımdan geçenlere dönmek gerekirse. Zar zor geçen otobüs yolculuğundan sevgilimin evine yerlştim. yazın burdayım artık.işsiz kaldım ben. önceden işim vardı oysa ki. (onu da ne zamana öğrenirsiniz artık bilemem anam babam)
Ha senin sevgilin nerden oldu libidodan dert yanan karı? diye merak edenleriniz olabilir eğer beni twitterdan takip ediyor iseniz. amaaa...
anlatmam lan işin heyecanı kaçar şimdi. oldu bir yerden idare ediyoruz.
e libidodan dert yanmama gelirsek. sevgilicağzımla bir süre ayrı kaldık biz. o ayrı yere taşınmak zorunda kaldı iş sebebiyle. ben de kuduruk gibi kaldım olduğum yerde. gavur damı sıcakları başıma işler, libido vurur tepeye sıcakla. sevgili yok ortada. kiracı başımın etini yer, elektrikler kesiktir, işsizimdir.
çok zor günler atlattım aslında. iyi ki o var diyorum. yoksa kurtulamazdım işin içinden. hayatımda asosyalliğime ilk kez lanet ettim. (binlerce ne zaman ilk oldu)
insanın arkadaşı bile zar zor olunca yardıma sevgilisi koşuyor tabi.

sevgilimin adı gıcık olsun bu aradaa. o gıcık. boğazıma takılan bir gıcık.

elektriğim açıldı,kiralar halledildi ve benim yaz boyu burda kalmama karar verildi sonunda.onun da yardımıyla mini bir işim de oldu. sezonluk. idareten.sefalete iyice alıştığım söylenebilir.

bu satırları ağzı yarı açık uyuyan gıcığımın o şapşal haline bakarak yazıyorum.tıkır tıkır seslere uyanmaz da "ne yapıyorsun lal" diye sormaz umarım.
açıklayamam. söyleyemem.
kirli çamaşırlarımın hepiciği de burda.

mutluluğumdan saçmaladığın besbelli lal. yat zıbar

hoşçakal.

23 Temmuz 2010 Cuma

Hello Bağımsız Kadın!


Kedim bile dalga geçiyor gibi benimle. Aklıma My Name is Earl’den bir sahne geldi hemen. Br adam sincap ona kötü kötü baktı diye intihar etmek istiyordu. Onun gibi bir şey oldu işte. Acaba birilerine “İntihar edeceğim.” diye mesaj mı atsam? Kime peki kime? Hayatımda kim var ki? En iyisi dışarı çıkmak. Evet! Ben güçlü ve özgür bir kadınım! Kendi kendime de eğlenebilirim. Çıkıyorum dışarı, hem de yalnız!

Hello Sıkıntı!


Tüm günümü plaklarımı temizleyerek geçirdim.

Hello Depresyon!




Günlerce yerimden kalkamadım. Asosyalliğin yan etkisi depresyon tü bünyemi sardı. Evde yapayalnızım. Biliyorum kediler tarafından yenmiş bulunacağım bir gün. Evde yapayalnız, ölü, kokmuş ve yarısı yenmiş! 17 yaşımda mezartaşıma “ Aynen iade” yazacaklar diye korkardım. Şimdi ise “Yalnız,mutsuz ve sarışın, neredeyse aynen iade.” O kadar uzun zamandır erkek arkadaşım yok ki, bekaret zarımın yeniden oluştuğunu düşünmeye başladım. Orta yaş bunalımı, çıldırma, nasıl istersen!





Sylvia Plath “ Lady Lazarus” da intiharı 9 yaşından beri denediğini söyler. Ben de 12 yaşımdan beri deniyorum. Kendimi 2 yaşında suya attığımı saymazsak tabi. 12 yaşında ölmek için akvaryum temizleyici içtim. 15’imde bileklerimi kestim.(eninde dikine değil.) 17’imde ilaçlarla içkiyi karıştırdım. 20’imde alkol komasına girdim. ( Bu da insanın ölmek istediğinin göstergesi bence) vs. Vs. Periyodik olarak 2-3 senede bir denerim. Ama daha başarılı olamadım. Sanırım gerçekten ölmek istemiyorum. İnsanların ilgisini çekebilmek için sadece bu intihar denemelerim. Yoksa 12’imde “ Anne ben ölüyorum” diye ağlamaz, 15’imde kestiğim bileklerimi kardeşime göstermez, 17’imde ilaçlarımı tıpçı bir arkadaşımın evinde almazdım. İşimi garantiye alırım yani hep.
Plath gerçekten ölmek istemişti oysa. Hiç kimseye haber vermezmiş intihar edeceği zaman. Lady Lazarus olarak tekrar ve tekrar dirilmiş, sonunda amacına ulaşmış. Yeni Lady Lazarus benim! Kolpa Lazarus!

Hello İntihar!


Merhaba adım lal ve ben başarısız bir kadınım, ölüyüm. İntihar etmek istiyorum!

Hello Türkiye'nin gerçekleri!


Kurallar.. Görgüsü giyinmesi... Kısaca bir insana kendini beğendirme çabası. Nasıl bir insan olduğun üzerinde güzel durmalı; ütülü olmalı kişiliğin. Boyası da yeter eteği de, s.ktiğimin topuğu da. Bir türlü beceremedim zaten şunları giymeyi, özenmedim de. Peki tamam özendim. “Küçükken erkeklerle futbol oynardım hep, şimdi de en yakın arkadaşım erkeklere eho eho” diyen kadınlardan değilim. Erkekler hiç yakın arkadaşım olmadı. Aslında kadınlar da yakın arkadaşım olmadı. Merhaba adım Lal. Ve ben bir asosyalim. Kendimi Amerikan filmlerinde gibi hissetmeye başladım. Ya da herhangi bir Palanhiuk kitabında.

-şşşt yavrum. Yardım edeyim de yürü.

Bu sesin sahibi bir abazan. Sürekli çükünü karıştıran, kadınlara laf atan ama bir numarası olmayan tiplerden. Bu sesle Türkiye gerçeğine geri döndüm. Neyse ki bu türden seslerle uğraşmamam için müzikli tıkaçlarım var. Açtım oradan Madonna- Give it 2 me, güçlü bir kadın oldum. Madonna gibi kaslarım çıktı, Sex and the City kadını gibi oldu kıyafetlerim, topuklunun üzerinde Kate Moss gibi yürümeye başladım. Birazdan spor, üstü açık arabama atlayıp, tüm mücevherlerimi atacaktım J. Lo gibi.

Merhaba adım Lal , minibüsteyim. Arkadan öne para uzatmamak için en arkaya oturdum. Birinin bana öndekine para uzattırmasından ölesiye korkarım. Çünkü hem arkadakinin ne dediğini anlayamam hem de bir öndekine seslenecek kadar yeterli sesim yok. Asosyal olduğumu söylemiştim. Şimdi tek derdim ineceğim yerde sesimi şoföre duyurabilmek. Sırtımdan akan soğuk terler eşliğinde “Müsait bir yer!” diye bağırdım. Tabi bu bağırtı brutal vokal yapan blackçilerin sesi gibi çıktı. Kaş yapayım derken, göz çıkarmıştım yine.

Merhaba adım Lal ve ben bir öğretmen adayıyım. Bu da bilmem kaçıncı görüşmem. Umarım saçmalamam, umarım sesim çıkar, umarım!

Hello Dandy!



Merhaba adım Lal ve ben bir insanım. Bir süredir günlük tutuyorum kağıt parçalarına. Onları paylaşmak istiyorum. Tabi ki şifreleyerek. Neden mi? Çünkü takip edilmeyi severim ben. Herşeyi anlatmayı. İbretlik günlük sayfalarımı tutup atıyorum buraya. Hem burası daha kalıcı, daha özel. Belki de isimsiz daha korunası. Küçük veletlerin ve büyük annelerin ya da hömhöm insanların eline zor geçer. geçse de bilmez ki. O yüzden buraya yazmak daha iyi. Maceralarımı küçük bölümler halinde yayınlıcam yani. Her neyse

Merhaba adım Lal ve sizlerle( daha yoksunuz. bilmiyorum olacak mısınız?) hayatımın bir kısmını paylaşıyorum.