31 Aralık 2010 Cuma

hello 2011

uzun zamandır yazmıyorum geyğiini geçiyorum.
merhaba yılbaşı merhaba tanrı. ben bu yılbaşında yalnız ve mutsuz kullarından biriyim.

insanların yılbaşıları genellikle sevdikleriyle geçer. sevgiliyle olmasalar da en azından arkadaşlarıyladır ya da tv karşısında çekirdek çitlerler aile boyu. bunların hiç birine sahip değilim şu an bana eşlik eden bir şişe şarabım ve müziğim var. bunlar günlük rutine dönüşse de tamam diyorum yılbaşı.
yine de diyorum ki sevdiklerimden ayrılmadan geçireyim. en azından bu olsun.

bazen kendimi tinerci kibritçi kız gibi hissettiğim doğru.-ki gerçek dünyadaki kibritçi çocukların konusuna girip şu halimden daha beter olmayacağım.-

geçen yılbaşı ne yaptığımı düşünüyorum şimdi. kızkıza çılgın bir yılbaşıydı. bardan bara atlamalar vardı. komikti aslında. gecenin sonunda yine arkadaşlarımın kafasını sikmiştim. onlar uyumuş, ben içmeye devam etmiştim. "kafa sikici" etiketini alnıma yapıştırmıştım yani.

bir gün bile sevgilimle yılbaşı geçirmedim ama. olsa da ne olur ki? sanki geçirsem tüm yıllarım onlarla mı geçecek?
hayır.

ama bu yılbaşından insanlar için dileğim ihtiyaçlarına kavuşmaları. kendim için de. başka hiçbir şey değil. kime ve neye ihtiyaç duyuyorlarsa kavuşurlar umarım.

hatta lütfen.

bu da benim yılbaşım!

5 Aralık 2010 Pazar

plastik köle


ilk aklıma gelen soru beni nasıl sevebilir di. bu bir mucizeydi. ben nasıl sevilebilir kişi olabilirdim-ki ben çirkindim ben aşağılıktım ben en adisiydim yaratıkların. biri beni nasıl sevebilirdi bir çıkarı olmadıkça. . param vardı onlarca tipim de düzgündü okuyordum da rahatlıktan dinliyordum da izliyordum da. bir zamanlar normal insan standartlardarında eksiklikten aranındım. sikim taşağıma denkti.
oysa ki o beni neden sevdiğini söylüyor? yüzde yüz yalan olabilme kapasitesine sahip saflığı olmasa.. ben yaşlıyım ben çirkinim ben adiyim feleğin çemberi belki de bin kere vurmuş yüzüme. masumluğum yüzümden yüzyıllar önce gitmiş sanki. o ise saflığın abidesi.
onun dünyaya yeni açılan derin yeşil gözleri var burnu en usta heykeltraşın elinden çıkma. dudaklarının ilhamı meyvelerden, teni mermerden yapılmış öyle bir ışık yansımış ki varoluşuna yansımasından bile gözleri kamaşır benim gibi kokuşmuşların. tanrı eğer varsa ve masumsa tüm masumluk suratında toplanmış.
bense yanında öylesine aciz öylesine çirkin..
o dünyanın tadını tatmamış zevkini çıkarmamış insanlığın. masumluğu öylesine güçlü ki kendini korumuş. isterim ki onun kölesi olabilme mertebesine erişeyim. isterim ki onu ben doyurayım, yaşadığı evreni ruhu gibi mermere çevireyim.
isterim ki benim aşağılık vücudumda tüm dünyasal zevkleri tatsın o. ben aciz olayım, kaybolayım aşkımın verdiği duygulardan, zevkten yoksun kalayım. onun iç çekişlerine karışsın gözyaşlarım. onun memnuniyetiyle tekrar ayaklarına kapanayım.
istiyorum ki onun herşeyi olma kapasitesine erişemesem de onun bir şeyi olayım. herhangi bir şey. onun iyi hissedeceği herşey olayım.
ben bütün bedenim ve ruhumla ona eş, anne, kardeş,arkadaş olayım.
o masumluk benim üzerime yansısın ben yokolayım.
dudaklarında eriyen şeker, zevk bulduğu et olayım..
onda bu masumluk hüküm sürsün, ben ise kölesi

olayım...

30 Kasım 2010 Salı

iki ergen'den iki yetişkine.


Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba. Bu aralar yazmaya üşendiğimden mi yoksa arkadaşıma hoplayarak tatile gelip de gezip tozduğumdan mıdır nedir yazamadım. özürler özürler. bu aralar keyfim iyi. şu yerime yurduma döneyim yepisyeni maceralarımı saniyesi saniyesine yazacağım

ilk önce can dostumdan bahsedeyim. adını vermek istemediğim için ona Lilly diyeceğim. Kate Moss&Lily Allen hesabı. Lily ile ben senelerdir arkadaşız. Ergenlik yıllarımızda ergenlerin doluştuğu amatör metal konserlerinin birinde tuvalette kusarken tanışmıştık. Olay şöyle olmuştu. Fileli çoraplarım siyah şortum grup tişörtüm ve gotik makyajımla ben çok cool olan erkek arkadaşımla bu konserlerin birindeydik. Neyse bir süre sonra biraların etkisinden benim sidik torbası alarm vermeye başladı ve ben tuvalete koştum. Tuvalet doluydu ve biri öğürüp duruyordu. İçkinin verdiği hümanistlikle "yardıma ihtiyacın var mı bacım?" dedim ve içeri girdim. KArı hemen kusar da ben işerim diye bakıyordum. İçeri girdiğimde bu konsere göre baya bir renkli hatta punk olan bir ergenle gözgöze geldim. gözlerinin altına makyajı akmış simsiyah kırmızı ruju her yerine bulaşmış yine kırmızı pantolonlu ve çengelli iğnelerle bezenmiş siyah tişörtü olan kaltağın tekiydi. tabiki de boynunda o zamanların vazgeçilmezi spike tasmalardan vardı. Kafasının yarısı klozetin içindeydi tabi. YArı uyur vaziyetteydi.
"Hay aq seninle mi uğraşcam çişimle mi?" diye söylene söylene kızı kaldırıp yüzünü yıkadım yere oturtturdum ve wcye girdim. "Oturmadan işemenin en kötü yanı eğer sarhoşsan pantolonun üzerine işemektir" ben de şortumun üzerine güzelce işemiştim.

Rezaletti. dışarda beni bekleyen "çok cool" bir manitam vardı wcde hala boş gözlerle oturan bir kaltak ve sidikli şortum. Ben ne yapacağımı düşünürken arkadan bir öğğrrkk sesi geldi. Kaltak hala kusuyordu. Gittim yanına: "hişşştt! yok mu senin arkadaşın dışarda bulayım söyliyim sen çok kötü olmuşun" dedim. ondan ağlamaklı "gitti o gitti" diye bir ses geldi." çok kötüyüm evime götür" diye mırıldandı.

almıştım başıma belayı o sarhoşlukla kızın suratını yıkadım. şimdi başıma gelse hayatta o kusmuklu suratı yıkamam. aldım onu sallana sallana içeri gittim. en iyisi bay cool'a durumu söyleyip şu kızı evine bırakmakt yoksa onu burda düdüklemeden bırakmazlardı. etrafa bakındım bakındım insanları yara yara geçtim ve göreceğimi gördüm. bay cool'un başı kırmızı saçlara ve eli de kırmızı saçlının takım taklavatına gömülmüştü. öylece kalakaldım. dünya ergenliğimle beraber başıma yıkılmıştı. daha lisedeki bebeyle çıkan üniversite öğrencisinden daha ne beklenebilirdi ki? gözümde yaşlarla kızı alıp o mekandan çıktım.Taksiye verecek param da yoktu üstüne üstlük. bir de hala içmek istiyordum. kız "taksi" dedi. bindik taksiye. ben parası var zannediyorum tabi. yol boyunca hiç konuşmadık.taksi bir yerde durdu kız çantasını karıştırdı sonra da "amca ben apartmandan alıp gelsem parayı" dedi. Amca durumu anladı fakat babacan mıydı neydi çaktırmadı. "Tamam inin" dedi ve gitti. Ben kalakalmıştım. Bilmediğim bir yer bilmediğim bir karı.
Kaltak bana teşekkür etti." hadi gel sana bişi ısmarlıcaam" deyip beni pub'a sürükledi. o kadar yıkılmıştım ki ne olursa olsun diyordum içimden. ister düdüklesinler ister öldürsünler ben boynuzu yedim ya. baya bir ayılmış olan kız iki bira söyledi. içtik durduk bir yandan da konuştuk. kız benden 2 yaş büyükmüş. buraya üniversite okumya gelmiş hazırlıktaymış ama okula uğradığı yokmuş.zaten onu ipleyen de yokmuş. annesi başka biriyle evlenmiş. babasının da pek taktığı yokmuş maddi ihtiyaçlarını karşılıyormuş ev tutmuş falan.bugün de konserde itin tekiyleymiş. o it de gitmiş. "vermiyceğimi anladığı için gitti" diye ağlamaklı bir sözü vardı ki benim yüreğimi deşmişti. o sırada tüm erkeklerin çükünü koparasım gelmişti. neyse Lily gibi arıza bir hatundan bekleneceği üzere hesabı ödemeden ordan sıvışıp bunlara gittik. annemlere bir arkadaşımda kalcağımı söylemiştim çünkü bugün o cool ibneyle kalacaktım planlar değişmeseydi.
neyse işte bu arkadaşlık böyle kokuşmuş bir ortamda başladı ve yıllar oldu hala devam. Lily arıza mı arıza yine. mesleğini para-yiyici diye tanımlıyor. belki de yllarca göremediği aile sevgisinin karşılığı olan parayı yiyor. babası zengin yesin o kadar. punk falan da değil artık bildiğin kokoş olmuş görüntü itibariyle. ama o ruhu hep aynı. o benim dostum çünkü onun da bir yeri eksik. o benim dostum bu asosyalliğimde benimle.


Küçük Notlar:

1 beni twitterda takip edin orda da adım nerdmoss artık çoğunlukla ordayım.
2 Tuxedo; mim'den bahsetmişsin de bloğunda aradım bulamadım:/ acaba benim mi beceriksizliğim?

öptüm hepinizi

13 Kasım 2010 Cumartesi

meth adlı şahısın intihar vakası üzerine.

yine bir borderline vakasıyla karşılaşmış durumdayız. bencilin düz alasıyla. şu köprüden kendini atacağını en çok ziyaret edilen site ekşisözlük'e yazan bir şahıs. yer : köprü
zaman:bugün
bana inanın: çünkü daha önce de denedim

hani bir de kanıtını sunmuş. çok ciddi olduğunu belirtmiş. intihar dediğin 2 saniyelik cinnet işidir ya yaparsın ya yapmazsın. aklın kaçar. biter. ya ölürsün ya kalırsın. ama sadece 2 saniye.

ilgi çekmek saatlerce beklemektir. kokuşmuş hayatı yüzünden insanları belki de durumu gerçekten ağır olanları 3,5 saat bekletmektir. ailesini gözü yaşlı bırakmaktır. ya orda kriz geçirseydi annesi babası? ne olacaktı peki? bunun adı BENCİLlik bunun adı ZAVALLIlıktır. sebebi ise zengin piçi olduğundan her istediğini elde etmesidir. daha önce adamakıllı dayak yememesidir. sağlam bir sopaya öncelikle ihtiyaç vardır.

ha vazgeçmesine sevindim mi? evet. ne kadar değersiz aciz bir hayatı olsa da bir insan hayatı sonuçta. ama eğer o trafikte biri kriz geçirmise, biri öldüyse, biri hastahaneye yetişemediyse tek dileğim aynı durumun da onun başına gelmesidir. umarım bir gün acil bir yere yetişirken, yine tırnak değerindeki hayatını bitirme şovu yapan bencil ve amcık bir ahmağa denk gelir.

25 yaşındaymış ergenliğin atlatılmış olması lazım. borderline zor iş arkadaş. aynı sorunu ben de yaşıyorum ama karşımdakileri de düşünüyorum. elimden tutacak kimse olmasa da düşünüyorum. sefalet içerisinde yaşasam da, yeri gelip evde donsam da çabalıyorum. çünkü ben çabalamaya programlandım. el bebek gül bebek büyümedim. annemle babam bir arada olmadı çoğu zaman. bu kişilik bozukluğuna katlanılabilir. ama bu tırnak değerinde bile olmayan hayata sahip olan yaratık, zora gelmediği için şov yaptı.
ha babası bir araba daha alır anası para verir, buna bir anlayış kumkuması gösterilir. sevdiği kız vermiyorsa verir hatta 10 kız birden verir. içli çocuk meşhur oldu ya.

Lütfen artık bu aciz yaşamlar dünya üzerinden silinsin. başka insanlara zarar vermesin. onlara harcanan paraya da zamana da yazık.

12 Kasım 2010 Cuma

Aşk mümkünmüş.


aşk mümkün müdür hala gibisinden bir levent yüksel şarkısı dönüp duruyordu kafamda. yok lan mümkün değildir diyordum ama sonradan "çınn!" mümkünmüş la harbi bak.

benim seneler önce terkettiğim bir eleman vardı. bu eleman bir yıl mı ne yasımı çekti (ya da boş kaldı) sonra bir hatun buldu. karı iyi hoş güzel. hatta elemanın yanında tıpkı bir liv tyler. her neyse bunun karı beni bir kaç yıl önce face'ten eklemişti ama nedenini bilmiyorum. sanırım manyaktı. her neyse işte o günden sonra da ben bunları takip eder oldum. bildiğin hobi yaptım kendime.
(kendine gel sen kendine kendine gel by evcimik)
kaç yıl oldu 3 yıl mı ne işte. herif bunu sikliyor da biraz bıkmış gibi. konu evliliğe falan dökülmüş çünkü bizimki de sıkılmış. tamam bu normal insan tribi. lakin...

kız ilk günkü gibi aşık lan! bildiğin tapıyor. hani öl dese cumburlop. çocuk da bir çikin. kız da güzelleşmiş(sevişti galiba yüz hatları değişmiş karının) hala canım cicimler anama ana diyesin babama baba diyesinler... bildiğin aşık. hala, onca seneye rağmen.
diyorum işte lütfen ve lütfen ayrılmasınlar ve o kız bana aşkın varolduğunu kanıtlasın. hemen evlensinler falan hatta. tek elle tutulabilir kanıtım bu olacak dünya üzerinde.
Helal olsun la kıza!

(bir de karşısındakinin ne tür bir hayvan olduğunu bilse)

Tamam Sustum!

11 Kasım 2010 Perşembe

bsg facebook!


"siktir git facebook"

bir bakayım dedim iyi ettim. bakıyorum eski üniversite arkadaşlarıma ya da lise ya da ilkokul her ne haltsa, biri okutman, biri yurtdışında master yapıyor, bilmemkaçı dil öğreniyor, hostes olan bilmemne olan hem bakımlı hem güzel hem başarılı hatunlar.

bir de bana bakıyoruz:

artık bakımı da bırakmış gözaltı siyahlığa adım atmış, sahafın tekinde çalışan fare. okumasaydım da olacakmışım yani. yaş kaça geldi hala öğrenci hayatı.

kimisi de evlenmiş yok sözüm yok nişanım yok evliliğim yok bıcıbıcım bilmemnesi şekilde fotoğraflarını koymuş. bir mutluluk pozları bir aşk böcüklükleri.

nasıl kıskandım! ulan diyorum ulan! bir gün ben de götümde master diploması, eskisi gibi bakımlı fotoğraflarımı koyacağım. kıçımı sileceğim o diplomayla.

ha bir de sadece söz kına mına değil direk gerdek gecesi fotoğraflarını koyacağım. bu böyle biline!

Seviyorum, Sevmiyorum.


"seni seviyorum"

söylemesi zor diyorlar nesi zor anlamıyorum. iki kelime herhangi bir elde etme olayında banko söz. yalan bunu diyenler de. daha önce söylemedim diyene de güvenmiyorum. ben yüzlerce kez söyledim.

ama hissettiğim için söyledim. öyle kandırma olayım yoktu. hayatımı aldığım her bir erkeğe aşık oldum. ya da aşk değildi bu başka bir şeydi bilmiyorum. ben abartıp aşk zannetmiş de olabilirim. komikti ama.

bir zamanlar birine takıktım. ölüyordum aşkından ama 5-6 yıl olmuştu platonik aşkım. ama yalnız kalmıyordum tabi. o aklımın köşesinde bulunuyordu. ona ağlaya ağlaya aşkımı itiraf etmiştim ben. sarhoştuk. bir şey dememişti. sanırım dürüsttü. kendine yaşlı lafını yakıştıramayacak kadar genç kalmak istiyordu.

sevgililerimin hiç bir hediyesini yakıp atmadım ben. hiç bir anısı yokmuş gibi tepe tepe de kullandım. hatta bir söz yüzüğüm vardı onu hala takarım şekli güzel diye. sikik bir yüzüktü işte. ben kendi masalımı birine zorla yaşattırmıştım. ya da ne bileyim eski sevgilimin bana aldığı çerçeveye başkalarının resmini koydum. sikimden aşağı kasımpaşa gibi. değersiz oluyorlar. anlamıyorum neden? oysa bir zamanlar onların içinde de duygu vardı. ne karışık?

en büyük piçliği de yaptım ben. bir şarkıyı 10 kiişiye yakıştırdım. hepsiyle ortak şarkılarım oldu. okuduğumuz kitapları bile paylaştım. bir şarkıda biriyle öpüştüysem yine aynı şarkıda birini öpebildim.hiç içim acımadı.

biri karşımda hüngür hüngür ağlarken ben kahkaha atıp "ama ben çok eğleniyorum yaaa" diyebildim. ve kahkahalarım feci derecede içtendi. o durum hoşuma gitmişti.

ağlama demişken numaralar da yaptım. istediklerimi kabul ettirmek için hep ağlama numarası yapardım. sonrası da olurdu tabi. ilk ilişkim haricinde hepsinde oyun oynadım çeşit çeşit. ilişkilerim beyaz perdeydi. hani izleseler oscarı g.tüme sokarlardı o derece.

herkese "ilk seni sevdim" dedim. ama ilk anlarda öyle hissetmiştim. sonradan yanıldığımı anladım. arkadaşlarım da "bundan da vazgeçeceksin" demeye başlayınca daha da iyi anladım.

ama işte hayatıma girenlerden kısa kesitler dersek. en etkileyici anlar; deniz kıyısındaki öpücük, vapur beklerken omzuna yaslandığımda duyduğum his, beni "şştt uyu" diye nazikçe baba figürüyle uyutan o sakin ses, bir akşam yemeği,konserde öpücük, evde şarap kokulu bir öpücük, ve nazikçe sevildiğim bir geceyarısı oldu. bu anlar dünyaya değerdi. sıcacık sanki.
tabi bunlar sonra terkedilmeye, önümde yalandan kriz geçiriyor numarası yapmaya, arkamdan bıdı bıdı konuşmaya, beni eve kapatmaya döndü.

o geceyarısı ise hep masal olarak kaldı. bembeyaz, kıvırcık, güzel kokulu bir masal...

9 Kasım 2010 Salı

ben.


hala kustuğum yatakta yatıyorum. hala ölesiye yorgunum. hala gülüşüm plastik ve hala ben benim. hala ahlaksızım, hala değerlerden bihaberim. ben yine benim. hala alkoliğim hala huysuzum. ve ben yine...

hala aşk hala aşk diyorum ve ben buyum.
kaybedenlerin ileri derecede bağımlısıyım ve kaybetmeyi seviyorum.
denemeki yanılmak sıçmak batırmak

yine de buyum.

yine de...

Lal'im buyum.

Kate Moss'da ruh eşimdir diyorum ki ben Murphy Kurallarının kulu ve elçisiyimdir.

.



sadece ve sadece normal yaşamak istedim. onu da sıkıcı buldum.

6 Kasım 2010 Cumartesi

bir öneri!


günün günaydını: entwine-closer olsun da ölün hepiniz.

dünden kalmayım. deliler gibi içip eğlendim dün. sokaklarda orda burda dansettim manyak gibi. karnaval gibi bir şeydi. belki de terapi.
oh dedim.

sonra eve geldiğimde kendimi yine sızmış buldum biramla beraber. iyi ki bu sefer yatağa dökmedim. elim kolum kırmızı ruj. makyajımı temizlemek istiyorum artık uyurken.

aslında blog olarak içiş günü belirleyip içmek lazım. aynı zamanda bu blogların başında bulunup şarkı, anı falan paylaşmak lazım.
hepten sanal olmak lazım.
bize bir rakı sofrası lazım!

3 Kasım 2010 Çarşamba

Aldatmak üzerine;


Öncelikle şunu söyleyeyim. ben hep aldatan bok kaka çiş taraf oldum. aldatmadığım çok nadir insan vardır. zaten o nadir insanlar da beni terketmiştir. çok çirkefimdir çünkü huysuzumdur. sanırım onlar akıllıdır.
aldattıklarımsa hep nedense "melek" gibi insanlardır. sütten çıkma ak kaşık, peygamberden daha peygamber adeta masumiyet timsali. öyle ki benle evlenmeyi düşünürler. beni öyle içten severler ki kırmaya kıyamazlar. beni hediyelere boğup kilometreler teperler. hep beni düşündüklerinden. hayatlarının daha önce önemi yokmuş gibi ya da herkese saçılan mesur macunuymuş gibi nedense bana fırlatırlar. artık ömürleri bana adanmıştır. e güzel de anam insan mı yok? siz zaten ömrünüzü ilk gelene açacakmışsınız. hepsi mi böyle çıkar?
bir arkadaşım öyle demişti:
"iyi avlar seçiyorsun"

belki de bu. her neyse. aldatan ben oldum ne orospuluğum ne kevaşeliğim kaldı. çıkma süresi içinde çok çağdaş insanlar kazığı yiyince hayvanata döndü. ha şöyle bir şey var ya çıktığın sürece verirsin akılları gider. siz bir melake olursunuz onun gözünde.saygıların en nicesini duyarlar. onlara göre bunu her kadın yaşamalıdır. sonra terkedilince arkadaşlarına şunu derler genelde "aman sürtük. ben onu becerdim de işte. böyle böyle yaptık"diye tüm pozisyonları döküverirler. yani kadın seviştiği için tanrıça olduğu adamın gözünde sonradan en adi kevaşeye dönüşmüştür. kuku meselesi ne mühimdir.

bir liste o zaman. haklılık haksızlık değil. suç kimdeyi belki de düşünmek için. belki de aldatan aslında kim.

1. bana çok değer verenlerden. öyle değer verdi ki geceleyin beni konserin ortasında bırakıp gitti. bir başka konsere de ben başkasıyla gittim. telefonlarını açmadım
2. bensiz nefes alamazdı. yalandan krizlere girer kendini yere atardı. söylediği yalanları sayamadım bile. sırf onun sağlığı için "bırak o koduğumun sigarasını bak ölümü görürsün" dediğimde yine içiyordu. onun kötüye giden sağlığına sözlü de olsa çocukça da olsa ben canımı koymuştum. sigara içmeyen biriyle aldattım.
3. çok iyiydi. hiç bir kötü alışkanlığı olmayan. "bana çok fedakarlıklarda bulundu" çünkü ona mecbur olan bendim sanki, kendisi hiç görmek istemezdi. bir gün ulaşamadığımda telefonumu yanımda taşımıyorum çünkü radyasyonu var dedi. sanki ömrü boyunca telefon taşımayan biriymiş gibi. onu o zamanlar telefonda çok konuştuğum biriyle aldattım.
4. herşeyden çok beni düşünürdü. severdi ölürdü. yine evlilik teklifim yapılmışt. beni o kadar çok düşünürdü ki canını bile verebilirdi. benden ayrı kaldığında ölecek gibi olurdu(!) bir gün ben elimde haplar hüngür hüngür krizin eşiğindeyken ve tek duymak istediğim ses onunkiyken "çok uzattık canım arkadaşıma ayıp oldu" demişti. oysaki hıçkırıklara boğularak "ölüyorum ben artık ölüyorum." demiştim ona bu cümlesinden 5 dakika öncesinde. orda paramparça olan kalbimin intikamı bir süre sonra geldi. fazla arkadaşı olmayan ve bana reklamını yapmadan beni seven bir insandı. evlenme teklifi de etmemiş burnumu iyice bir yere sürtmüştü. bu da sahici olandı.

aldığım haberler:

1.sinden şu haberi aldım. arkadaşına "Lal beni aldattıysa öldürürüm onu" demiş. kaç yıl geçti hala nefes alıyorum.
2.sinin kirli çamaşırlarını sonradan gördüm. meğer biz birlikteyken onlar bir arkadaşıyla benim ve bir arkadaşım üzerinden"şunun götü güzel bunun memeleri" muhabbeti yapıyorlarmış. tüm yatak maceralarımızı da anlatmış sağolsun. çok depresyon çekti oysa çok.
3.sünü fake msnden ekledim. her türlü orospu oldum azgın oldum. sanki o hiçbir şey yapmadan ben beyefendinin üzerine atlayıp "benim olacaksın" deyip çüktüm. birlikte olduğumuz süre boyunca istediği seksi fotoğraflarımı da feyk msndeki varolmayan insana bana anlattı. pek sağolsun. çok sevmişti beni canından çok. ha bir de tek bana aşık olduğunu söylemesin mi? o da ayrı komedi.
4.sünden haber alamadım. bilmiyorum ne yaptı ne etti hakkımda neler dedi. inan bilmiyorum.

eve işte en kevaşe benim en kaşar benim.
dünyanın orospusuyum öyle böyle değil.

Naber?


"güzel bir günden merhaba demek isterdim ama nedense bir türlü izin vermiyor bünye"

sevgilim çikolatam şökeröm böbeeğim ggibi bir insan olmadığı için mi olsa gerek günlerim çok sıradan. her şey olağan. arada öd kopartan olaylar oluyor tabi ama şimdi Ray may yok.
şu zamanlar boş zamanlarımı aşk filmlerine adıyorum. insan hissetmediğini ister ya o yüzden. ama sulu manyak filmler değil de daha gerçekçi filmler tercihim. belki filmlerde bile olsa yaşamak istiyorum gerçeğini ama.
hani şöyle masal gibi başlayıp downfall'da bitenini değil. hubris'lerin ortaya çıkmadığı filmler.
normal insan gibi. her nefes alan insan gibi. mucizelerden nasibini almamış.
bu konuda takıntılıyım sanırsam. dünyada en çok neye önem verirsiniz deseniz "aşk lan" tabi derim. ardından müzik kitap moda yemek gelir.
hani bu aşk kadını arabesk tabiri acaba benim için mi oluşturuldu diye düşünmeye başladım. bu bir sorun. yalnız yaşayamıyorum. neden iki kıllı kola ihtiyaç duyuyorum bilmiyorum.
insan kendi için yaşasın biraz da.
ne kadar bilinçli olsam da yine bir sığınak aramak derdim. kimden hoşlansam düğün halüsilasyonları görüyroum. ilk saniyeden üzerine smokini ardından çocuğu yapıştırıveriyorum.
böyle düşünen de hep kıro oluyor şimdi. hep banal hep kezban. dışarıya özene özene kendimizden olduk. hepiniz mi feministsiniz arkadaş?

iyisi mi bi siktirin gidin diyorum. marjinal olayım diyen koyunlar gibisiniz. e peki neden sinirlendim şimdi.


bipolar.

28 Ekim 2010 Perşembe

hello korku


"ne mutlu demediğimiz zamanlarda geçer karşıma dalga geçersin ya. pek bir yaralarsın ruhumu orospu mutluluk.
bir kere girdiysen bari bırakma
bırakırsan da kabus gibi karşıma çıkma!"

neden bunu yazdım? kimle karşılaştım? daha doğrusu sahafa kim geldi bir bakalım? lanetler laneti. buraya döndüğünü bilmiyordum ya da bu kadar manyayabileceğini. bir zamanlar suratına aşk dolu baktığım adamın yüzüne hortlak gibi bakmaktan nefret ediyorum.
keşke anılar güzel kalsaydı.
olayı götünden anlatma Lal derseniz peki baştan.

Her gün ki ritüellerimi yaşıyordum. Kasayı sayıp not edip sahaf abiye vermek ve "eyvallah" diyerek ordan çekip gitmek. tam hazırlanırken bir müşteri geldi. sahaf abi'nin sesini duydum: "Lal bir yardım ediver"
hay böyle müşteriyi sikiim diye sinirim burnumda ilerledim.
-ta -tam!
ebemin amı yine slow-motion ters dönmekte, tüylerim diken diken olmakta. gözüm Maske gibi pörtledi.
Öyle mal gibi kalakaldım.
-Ne arıyordunuz himimimi diye götün götün bir ses çıktı benden
-Belki tavsiyene ihtiyacım vardır.

iki adım gittikten sonra benden şöyle bir fısıltı çıktı:
-sen hala ne arıyosun burda
-ne var kitap bakamaz mıyım
-ne biçim insanmışın. valla korkuyorum senden.ciddiyim.
-ne var be korkulcak. salak mı ne amma da önemlisin ha.
-ya bi siktir git dükkan kapatılırken mi gelinir.
diye son tıslamamı bitirdikten sonra birden yüksek sesle:

-tamam peki o zaman yakşamlar. hadi sahaf abi ben gidiyorum. müşteri biraz gezecekmiş benim tavsiyelerim pek ilgisini çekmedi. belki sen yardım edersin he?
diye çığrınıp
-hadi byee
diyerek koşarak çıktım. eve girdim kapıyı iyice bir kitledim. manyaktır bu beni takip eder falan. zaten bir kaç kere beni eve kitlemişliği var. tırnaklarımı yiyorum şimdi. ben nasıl gidicem yarın işe. ne sikim yapcam ben.

bir zamanlar hayatımın rüyası şimdi kabusum olmak zorunda mıydı?

hatıralar hep bana mı kayar?

bu arada kişi: Ray!

23 Ekim 2010 Cumartesi

hello bağımlılık


Yine ben. içim acıyor yine benim. mutluluğumu yine yedim. oturup ağlamadan çıkmak istiyorum şu günden. şu serotonin hormonuma çare bulunsun istiyorum. ben sanırım bağımlı oldum junkie'nin tanrısı oldum. aşkı burnuma çekip kafam iyi geziyorum. nefesini yanında hissedemiyorum ama kalbi sıcacık elimde diyorum. elimi ayağımı sıcak tutuyor bir battaniye gibi. ama uzun süre haber almasam sanırım ben deliriyorum
gözlerimden alevler fışkırıyor, tuzlu suyla söndürüyorum. paranoyalarıma mantık prezervatifi geçiriyorum. ama bu yoksunluk belirtilerini yok etmiyor.
şu anda sanki ciğerlerimi sikiyorlar. mutluluğum boğazıma takılmış. tanrım onu istiyorum. yanıma. yanımda olsun. yanıma. yanıma gelsin. gitmesin hiç

şu serotonin kaynağım. terketme beni.

17 Ekim 2010 Pazar

ceset var.


yıkık bitkin bir halde yeni kayıt butonuna tıklıyorum. şişesiyle olan bir şarap elimde. bazen "ben napıyorum lan" dediğim zamanlar da olmuyor değil tabi. ama ne yapıyorsan yap lan a dönüyor cevaplar.
yine bizzat kendim cevaplıyorum yani.

ray yine işinde gücünde gördüm fotoları. ben böyle sikik gibi. ordan oraya angut gibi koşturarak. içimde binbir kelebek yine de. midemde s.kişiyorlar.

ne var bu şehirde ne var? ama anlıyorum nereye kaçsam da orda aynı kerhane.

o kadar kopuk ki cümlelerim bana benziyor.
o kadar acıyım ki şu şarap gibi.

o kadar saçmayım ki herhangi bir insanın şu klişesi gibi: "çeşit çeşit insan var"

çeşit çeşit organ çeşit çeşit nevrotik kişilik var.
ben ise yine çeşit çeşit.

çeit çeşit ceset var.

15 Ekim 2010 Cuma

Heavenly


görünce içimden geçenlerdi:

yüzünden akan su damlaları içsem cennetlik olurdum. etini yiyebilseydim tanrı. kokunu duyduğum için melek gibi hissediyorum.

14 Ekim 2010 Perşembe

Kapıdan çıkıncaya kadar.


sanki içimdeki çiçekler açıyormuş gibi havanın kötü olması durumuyla karşı karşıyayım. her bir bulut psikolojimi siktikçe sikiyor. kendimi yine slyvia plath gibi hissediyorum: dalga geçen ama az sonra geberecek olan.

günler yine aynı düzayinde. kitap getir, yerleştir, öner, sat, gülümse-mesen de oolur. sahaf abi suratıma bakıp " amma meymenetsizsin" diyor. ben her gün aynaya bakıp " git şu kaşını aldır tipini siktiğimin" diyorum.. ama elimi oynatacak gücümde yok zaten. herkes kendi derdinde.

hayatımın en mini heyecanı o taa benim 30luk dediğim salağın sahafa uğraması oldu. görür görmez nereye saklanacağımı şaşırdım. berbat gözüküyordum. nitekim gördü. iki selam iki sohbet sonra eyvallaha döndü konular. hatta salak gibi "mehe ya görüşelim bence" bile geçti konu arasında. biliyordum aslında bunlar bir sohbetin gerektirdikleriydi. biri seni görünce mutlaka görüşelim der ama bu görüşelimin etkisi o kapıdan çıkıncaya kadardır.
eskiden olsa bu yalndan görüşelim lafına bile sevinir sevincimden altıma doldururdum. şimdi varolmayan sikime bile takmıyordum. her şeye amenna zaten.
umutsuzluk al başını götür, sıkıntı ve sıkıntı.
amaçsız öylece gezinip duruyorum. başka ülkeler var aslında aklımda. bir yere gidip yerleşsem. orda mal bir hayat kursam mesela?
son zamanlarda aklımı kurcalayan bir düşünce bu.

10 Ekim 2010 Pazar

Hello yeter ama!


dün bir dışarı çıkayım dedim. iyi y.rak yedim. ulan herkesin mi çiftleşme saati gelmiş millet çift çift. "akşıım agucubugucumucucu yirinn kiii. ver çantanı tutaym, ay yemeeni yedireyim. böbeem sana bunu alayım, minik kurabiyem taşaanı yalayayım" şeklinde el ele göt göte geziyorlar. peki bana ne kalıyor? dünya göt olup üzerime sıçıyor. onlar sevişmelerinin en şirin dönemindeyken ben üzerimde eski eşofman altı tepede saç fıskıyesi üzerimde bir kapşonlu hüzünle onlara bakıyorum. zaten kendime de bakmayı bıraktım artık. kaş, kıl aldı başını gidiyor. soğuktan koruyor beni. makyajı hiç bir şey yok. böyle sana kim baksın diyorsunuz.

E haklısınız tabi

bu götün bolluğunda peheey.

üzülüyorum ama gerçekten bazen. çok mu yalnızımdır nedir. zate asosyalliğimden kimseyle de görştüğüm yok. salak gibi. evlensem de kurtulsam diyorum. ya onu da aldatırsam kalaşnikofla deşilirsem? korkuyorum da bundan.

ya ben aldatılırsam? şimdiye kadar millete taktığım boynuzlar gani gani götüme girerese? kocam pezevenk çıkarsa bir karıyla yetinmeyip on karıyı götürürse?

yalnızlık çok zor anam babam

Psikolojim bozuldu zaten.

evlancam ben!

2 Ekim 2010 Cumartesi

DÜRÜST OL EBEN SEVİNSİN


İYİ BOK YEDİM
Ailesini ziyaret etmeye gitmeyen hayırsız evlat tayfasından olmamak için, sahftan izin alı apar topar yanlarına gittim. Zaten ne bayram ne seyranda gitmişim, az bir acındırayım kendimi beni de beslerler belki kavga falan çıkmaz babında düşüncelerim vardı. (Nerde acaba?) geldim gördüm. Dakika bir gol bir. Ebemin amı terste. Benim bu ailede tek sevdiğim kardeşim vardır tamam mı hah ona bir şey dediler mi ben fıttırıyorum. Konu şöyle başladı.

ÇALIŞAN KIZIM ÖRTMEN KIZIM


Yarak öğretmen! Anneciğim beni dershanede çalışıyor biliyorken ben sahafçılarda minicik paraya çalışıyorum. Benim düzenli ev hayatım falan var diye zannederken ben Çeşmelere gidip erkek arkadaşımla 0 paraya yaşamakla kalmayıp bir de onu boynuzladım. Evimin elektriği bilmemnesi kesildi. Sefaletin daniskasıyım yani. Onlar benden hayırlı koca haberi beklerken ben orda kucaktan kucağaya dönmüşüm. Neyse ben çıktım annemle alışverişe. Kıyafetlerim hep düzgündür benim bir de gözlüğümle görünüşüm ciddi. Paspal yaşamımın aksine “aha haayy ofiste kademe yükselttim. Ay bebeeem hadi birer salata yiyelim, akşama koktayl var ne giysek keee” diyecek gibi giyiniyorum. Yani görünüşte bir boklar başardım sanırsınız. Elimde de bir tek taşım olsa peheeey. Buldu mimarı doktoru evlencek bu. Neyse işte
OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN GÖTÜNE FİL YARAĞI KAÇSIN
Benim bir kardeşim var şimdi. Bu da benim gibi müzik hastası. Metalci falan. Ama öyle aşırı tarzı yok. Yavrum bir kulağını deldirmiş o yani. Bir de solistlik yapıyor stüdyoda. Benim ünideki halimin lisesi. Neyse yavrucak dershaneyi ekeceğini söyleyip müzik yarışmasına gidicem dedi dobra dobra. Bizimkiler tabi ağzında bir avuç fil bokuyla gönderdiler bunu. Gitti yavrum boynu bükük. Biz de anamla gezerkene müzik yarışmasının ordan geçtik. Tipleri tahmin edersiniz. Teenager olayları metalci olcam götibik olcam makkaj yapcem sikimi deldircem vs vs. Bunlar dolu. Anne hadi gidelim dedim bizimki dur bekle dur bekle. Ha dedim benim Gökalp çıkacak aradan (kardeşim) yarağı yicek. Birden özentilerin arasında elinde çakmakla bizim parlak belirdi. Arka fonda bir anda “ananınıananınıebeniniebeenini” diye bir ses yankılandı beynimde. Gökalp’in ebesi yavaş çekim ters dönüyordu. Bizimki anamı gördü götündeki ter oldu hazar gölü. Annemin gözler çakmağa kilitlenmiş “hah şimdi hepsini sıraya dizip bir çakmakla yakacak hepsinin götünü” geldi yavrum . “gık mık” derken benim sürüklememle olay yerini terkettik. Ben savunmaya çalışıyom ama götün götün. Zate her zaman korkmuştum anamdan. 60ıma gelsem bile altıma sıçarım yani.

AMA BİR RAHAT BIRAKIN AMUA GOYİM!


Ulan direk kendi lise günlerim geldi aklıma. Ben düzgün bir çocuktum ama içim öyle değildi ki kıpır kıpır. Taşaklı maşaklı esprilerim yüzünden bazı kızlar benden nefret ederdi lakin çoğu da başıma toplanır ehiehi diye gülerlerdi. Ama dıştan bak nasıl oturaklıyım. Derslerim mükemmel. Okul ev dershane. Dershaneden kaçış çay içip tavla oynamak ve net kafe. Para kitaba ,cdye gider. Ama gel bir akla bak. İlk önceler: “kaççam bu evin baskısından. Hem ne de güselim kiee. Gider neşe erberke kayıt olur, manken oluraam. Yasdırsınlar pençe peni. Hey görle kapak kısı olursam oh oh gelsin yakışıklılar. Magasin porğramına da çıkarımg” cık anneme sordum çıldırdı. İki: “oyuncçu olcem ben. Tvye çıkcam disilerde oynucam. Öpüşmem de sefişmemde. Ama yakışıklılar olcek yanımda. Gelsin ödüller gitsin magazin prooramları” cık olmadı. “Tiyatro cü olsam amaaöö” diye bir kademe işi akademiye taşıdım ama onu da yemediler. Zaten yeteneğim de yoktu zerre kadar. Üç: “şarkıcı olurumsski ben yurtdışına açılıraam dans ederim. Pritney sfiirsdan neyim eğsik? Hem o da küçük daha. He olur a hee. Phen dans dersi alayem, şarkı da soora ver elini könsövfatuar sora da tv sora yurtdışı. Gelsin boybendler gitsin mtv soora magasin konser” cık bu da yenmedi. Biraz geçti üzerinden ben metale sarmaya başladım. “reksitör olcem ben solist olcem kararlıyam neyem eğsik doro’dan tarja’dan. Grup yapeyim ben solist oleyim gelsin konserler gitsin metalfci meniteler,sora röpöörtac yaperler hem böyük reksiterim hee” bir kısmı ünide oldu ama yine de hepsi değil. Lisede ben kitap okumaktan başka hiç bir sikim yapmyan ilk girişinde üniyi kazanan ama içi kıpr kıpr kıpırdayan bir çocuk oldum. Hayallerimde rockstar olup uyuşturucuya başlamak 16m da çocuk doğurup 27mde ölmek varken, ailelerin “aman da çok hanım” diye övdüklerindendim. Lise boyunca konserlerde doğum günü partilerinde “hadi olm bir yudum iç bari ölmezsin” dediği millerlara bile ağzımı sürmez evde viskileri arşınlardım. Okulda sigara içenleri ayıplar evde herkes yattıktan sonra sigaranın anasını ağlatırdım. odamda beni herkes test çözüyor zannetsin ben çatır çatır porno izlerdim. Cici kitaplar yerine en hardcorelardı tercihim. Ama kitaplığımda hep klasiklerin en şirinleri olurdu. İki yüzlü bir çocuktum ben işte. Ama gökalp’e bakıyorum şimdi. Yavrum hiç yalan söylemedi. Ne arkadaşlarına ne de ailesine 2 yüzlü davranmadı. Yine olan ona oldu. Ne olcak yani.

İŞTE YANLIŞ YAPIYORSUNUZ

Böyle dürüst çocukların üzerine üzerine gelip onları yalancı yapıosunuz zorla. Benim gibi üç kağıtçılar da gözünüzü boyuyor işte. Hangi çocuk yapmaz lan. Bir zamanlar ben de doğru düzgün bir çocuuk değil miydim? Taki ilkokulda harçlığımdan kısa kısa biriktirip aldığım romanı, test çözmek yerine ,tuvalette gizli gizli okuduğumu görünce onu paramparça yapıp balkondan atan annemi görene kadar. Ulan ben çubuk krakerimden ondan bundan kısmışım minicik yaşımda millet oyuncak alcam diye ağlarken kitap almışım sen onu sik. İyi mi dedim öyle göte böyle yarak. İki yüzlü oldum bende. Ortalığı karıştırıp şreğin kedisi gibi masum bakışlar attım etrafa. Ne oldu peki bana. Hadi kazandım her yeri. Gittim şehir dışına. 17 yaşımda 30lu yaşlardaki kafa bi milyon metalcilerle mi karşılaşmadım, düdüklemek istemeyenler mi olmadı bilmemne. Neler neler gördüm. Kim engelleyebildi?

DERS: çocuğunuz dürüstse ahlakını düdüklemeyin bari. Yazık lan. Valla bana benzer çocuklarınız. Taşak altından çük dolar. Bir de yalancı pisin teki olur.

1 Ekim 2010 Cuma

Hello Kısır Döngü


Aşk dediğin insanı siken bir odundan ibaret...

Kendimi bazen anlamıyorum. Böyle ayran gönüllüyüm ben biliyorum ama çeşitli kişilere. müzik zevki iyiolsun kitap okusun azcık da suratına bakılır olsun çarpılıyorum. doğru . ama nereye kadar.

TAVLA TAVLA BENİ TAVLA PUL MUL
ağzından girip burnundan çıkıyorum adamların tavlayayım diye. kültürümü kusuyorum üzerlerine. açıyorum memeleri göğüs dekoltesi peheey! gözlerinin içine bakıyorum, dudak büzüyorum , gözlüklerimin üstünden bakıyorum. bu etkileme modu. burda femme fatale' e dönüşüyorsun. (ha femme fatale görmemiş koduğumun. git aynaya tipine bak, tpini siktiğimin seni. güvenini çırparlar senin)

İLİŞKİ MAMAKLIĞI

tıpkı bir anne oluyoru. hani az daha herif wcden "Lal bittiieeeeee" diye seslenecek ben poposille koşup kıçını sileceğim o derece. yiyiyorum doyuruyorum hasta olmasın diye çaylar maylar, üşütmesin. üzüldüğünde gelsin ben onu pışpışlayayım. 10 yaş yaşlanıyorum valla bunları pışpışlarken. hala kıskançlık yapmıyorum.

MOULIN ROUGE

Fantazinin kitabı burda yazılıyor işte. netten araştırmala, iç çamaşırları adamı gördüğüm anda yatağa atma çabası. işte tam burda. "yavrum anan nereli nereden bu kaşının gözünün temeli" gibi maço hareketlerle ve abazan tavırlarla karşı karşıyayız. kıskançlık had safhada. birie gözü kaysa dildoyla çıkartılır o göz.

30 YAŞ SENDROMU

Ben ilişkim oturttum olgunum. sevişceğimi de seviştim kukum rahata erdi. ilişkimiz de ciddi. seksimiz düzene girdi. doğum kontrol haplarımı alıyorum. "ay ben bugün gelemem kiee sevgilimlee sinimaya gidiciğiiimm" tarzı bahaneler arkadaşlarımın kulağını domalttı falan. Erkek burda rahat. hem kukusu var hem onu seven birisi. oh güzel tabi

GÖZLER FIR DÖN

"ben sıkıldıam yeaa. anam bu yavru kim. omza bak anam. götü gördün mü? yerim ki ben bunu" tarzı abazan konuşmalar yeniden belirmeye başlamıştır. bu bendenizin mıcırdak sevgili olayından sıkıldığına ve yeni cıbır aramaya başladığıma delalettir. ve sonra yine aynı. dön baba dönelimm


kısacası ben bu kısır döngüden sıkıldım artık. bundan sonraki ilk sevgilimle evleneceğim. ilişkiyi uzuna alayım kki benim ruh hastası olduğumu anlamadan kapatayım.
artık bir pipi uğruna uğraşılar sona ersin.

28 Eylül 2010 Salı

Hello Aşk


Aşk dediğin karın boşluğunda filizlenir.

İlk görüşte aşk değil ilk histe aşktır.

Koku çarpar

Göz yüzde dolaşır

için titrer

her gördüğünde midende bir yumruk

her buluşuşunda midende kelebeklerin sikişmesi

ilk öpüş, tanıdık

dokunuşlar, erirsin

sarılınca yer çekimi yok

burnunu tenine yapıştırmak en büyük istek

git ye onu içinde kalsın

seni terketmesin

gözyaşların acıtsın

bu aşk hep sürsün

ah pembe tüylü cırtlak iç sesim, nasıl da melodiye dönüşüyor tının onun ismi geçince damarlarımda. yüzümün aldığı hali aynasız tahmin ederim ben. yüzünü yüzümden iyi bilirim. gözüm kapalı alırım kokusunu. aşk sen busun işte.

aşk onun adı olur hep. soyadı sonraya kalır, sonraya ünvan.

aşk onun saçı, onun gözü. dişlerinin mükemmel sıralanışı. burun çekmesi bile aşk. üstü başı leş gibi aşk kokuyor herifin!

22 Eylül 2010 Çarşamba

Hello sadece



İnsanlar içinden geçenleri değil de günün verdiklerini okumak istiyor.


İçinden geçenler listesi:

Öğretmenlik diplomasına sahip, ileride mini çocuklara örnek olabilecek kapasitenin bırakın yarısına çeyreğine gelmemiş bir insanat olduğumu anlamam.

Bu dünyada evlenmeyi bıraktım bir ilişkim 3 yıl sürse göbek atacağım

Ayran gönülllülüğümü açıksözlülükle pudralayan tek canlı ben miyim?

Kötü kitap ve müzik zevkine sahip insanlara asla tahammülüm yok

Sanırım ömrüm boyunca nerdlüğe mahkum kalacağım.

İtalyan'ımın yüzü gözü

Ray'in iyice delirip delirmediği

Ne zaman evleneceğim

en iyisi görücü usulü

2 ay çıkayım evlenme teklifi ederse işi de tamsa hemen atlayayım

Aşık olmak lazım mantık evliliğinin mantığını sikeyim ben. orospu muyum sevmeden sevişeceğim

Sürüneceksin kızım sen bu gidişle

Kendini değil de beni düşünen bir sevgili

Nerde?

Günün Getirdikleri listesi:

İtalyanımla şirin mesajlaşmalar

İş

Okunacak yeni kitaplar

Beyaz Dizi serisini sorduğunda beni sinirden sinire sürükleyen 20lerinde bir karı

Felsefe bilgisinin olmadığı suratından akan facebook quote'larıyla yanındaki mini mini kız arkadaşına hava atan yarakbaş

Gün sıkıntısı

Güzel müzik

İçki yok

13 Eylül 2010 Pazartesi

Hello Mide!


merhaba ben lal ve ben hayatın anlamını bir kere daha anlayan yarakçayım. hayatın anlamı neymiş biliyor musunuz? SAĞLIK amk. Şu anda sikilmiş midemde sıcak su torbası midemde hiç bir şey öyle mal mal yazıyorum. Nasıl beceredim? yazın ortasında üşütmeyi? onu sona bırakalım beyler bayanlar. italyan ray ve benim olaylarıma gelelim hele.

Neyse hacı ray benim bu italyan olayını öğrendikten sonra, yani ben kabak gibi gösterdikten sonra direk siktir git evimden demedi elbet. bu konuda çok minnettardım. akşam gelip odasına yatıyordu. ben de odamda çömüp içiyordum. içtim her gün içtim. yeri geldi sapıtıp dal daşak odasına gidip "sevişsene benle be!" diye bağırdığım da oldu. ağlayarak ayağıma kapandı "beni affet" dedim seviştik ağlaya ağlaya yine yattık. daha sonra ray işi abartıp üzerime kapıyı kilitlemeye başlayınca bu işe dayanamadım. konuştum güzel güzel. anladı mı bilmiyorum ama artık özgürdüm.
Kısacası
daha sonra ben bu sığıntı yaşantıya dayanamayıp evime döndüm. elektriksiz, kira borcu olan evime. gittim babamdan borç aldım ödeyeceğim diye. yerleştim. Sahaf abi de bana işimi geri verdi. kör topal gittim işte. bu arada italyan da aradı. "ben sana çok haksızlık yaptım sana ihtiyacım var" diye götün götün. telefonlaşıyoruz şimdi bakalım.

gelelim mideme (sakın denemeyin amk)
akşam ben yine efkarlandım aldım iki bira. bir bira da evde var. neyse başladım bunları içmeye. bir yandan da face'ten ray ile yazışıyorum. delirdiğini hissediyorum herifin. o eski halinden eser yok nerde o cool entellektüel tavırlar. profil fotomu onun için değiştiriyormuşum da sonra işte bilgilerimi onun için göstermişim. sildiğim(bariz silah zoruyla sildirdi gibiydi) italyanımın fotolarını geri yüklemişim de onu kıskandırmak için.şizofreniye 5 kala yani. yine hakaretlerimi yedim. yine bir daha görüşmeyeceğiz ulan babında klasik kazık yiyen sadri alışık tripli erkekten yumuşak beddualarımı aldım. bknz:"olsun be lal. sen mutlu ol." "allah belanı versin!" bipolar şekilde ilerliyoruz bakalım. umarım beni unutur

hah neyse işte ben bu üç birayı kütlettim ama canım nasıl da bira çekiyor hala. gözüm 5 gün önce yarım bıraktığım ağzı açık şişeye takıldı. onu da diktim bir güzel. gittim yattım. sabahına kalkıp buzdolabından buz gibi suyu alıp lıkır lıkır da içtim. sonra gelsin kusmuklar gitsin sıçalaklıklar. mide özsuyuma kadar kustum. HEmen arkadaşı aradım tabi geldi çok şükür. Nane limonlarla falan azıcık ayaktayım.

böyle işte.

ne diyorsun amk. ne mi diyorum. Kıssadan hisse diyorum ki, sikeyim aşkın belasını sağlığım benim olsun. evet aynen öyle diyorum.
bu çok lazım olan ibretlik öykümden sonra hepinize ..
yalnız bırakmayın lan beni. intiharın eşiğindeyim!

4 Eylül 2010 Cumartesi

hello bulanıklık


tutsana ellerimi ellerimi görmğyor musunmuş
sikerim lan senin elini. amacı bilmiyoruz sanki. kimi kandırıyorsun diyorum. eller değil taşaklar. boş kalan çavuşlar taşaklarını avuçlar.
ha yazmaya başladın di mi yavşak diye soracaksınız. başladım işte boş kalan çavuş oldum. italyanım bamya kadar çüküne rağmen beni terketti. umarım tuvalette bir Türkle karşılaşır da. Türksün göster ürksün sözcüğü bizzat hayat bulur şu bedende.
öyle üzgünüm ki intihar falan mı etsem diye düşünüyorum. götüm de yemiyor halbusi. diyorum siktir et lan yaşa.

ama hep mi aynı hayal kırıklığı olur? mutlu aşk olmaz mı lan? biri gerçekten birini sevmez mi? hep mi maval okuyoruz severken? birisi de "al benliğim ister sik ister at ister öp" diyemez mi? anlamıyorum niye böyle

herşeyimi veriyorum oysa. aşkımı sevgimi piti piti bakışlarımı. kaba tabirde de veriyorum lakin yetmiyor.
züğürdün çenesi yorarmış derler. bildiğin aşk züğürdüyüm. misal p.s I love you filmini ele alalım. o gerard butler benim olsa verirdim diyeceğim de zaten vermişim vereceğimi. daha nasıl ekstrem duruma ulaşırım. ha ölürüm taparım diyeceğim de sevdiğim hangi insana tapmadım? ne olacak bu halim?
teletabiler alıp ruhumu binbir nunuya bulasalar bile düzelmeyecek gibiyim.

hep şikayet hep şikayet derdi italyan ki o da şikayet ederdi.

sikiyim italyanını bana bir şey olmasın!

başlığını s.kiyim


İçimden bir şeylerin nasıl kopup gittiğini bilemezsiniz. her şey daha kötüye gidiyor ve ben ölmek istiyorum. Ray'in tüm bedduaları tuttu sanırım.

içimi deşiyorlar sanki hançerle o yok şimdi. tüm risklere katlandığım bir aylık cennetim siktir olup gitti. yalancıydı ve ben o gözlerinde dünyayı görmüştüm.
herşey şöyle gelişti.
ben buna kız arkadaşından ayrıl diye ısrar ediyorum. o da ayrılmyordu. dedim bir bokluk var bari çakallık yapayım. gittim tüm beraber fotolarımızı face'e koyup tagledim. arkadaşlarımın arkadaşları da yaptım hepsini. Sonra biz bununla msnde konuşmaya başladık işte kameralı. ben tutturdum ayrıl diye. aradı bu beni konuştuk baya. ayrılmazsan yüzümü görme dedim. o da bari günaydın iyi geceler mesajı atayım dedi. bunları dedi, güzel. ardından bir daha haber yok. msn.2e geliyor musun dedim muzik festivalindeyim dedi. dün aradım yarak gibi bir ses tonu. kız arkadaşından ayrıldığını bunu da facebookta görebileceğimi söyledi. gördüm sevindim dedim. akşam yine ses yok.

köpek gibi içip içip barlara atladım ben de. birini gözüme kestirdim aha dedim benimkine benziyor bu. yanaştım böyle konuştuk neredensin falan diye. tamam oldu bu dedim. 2 saniye sonra bu arkadaşımın kıçında.

şansımı sikeyim!

onu özlüyorum, çok özlüyorum. gözlerinde neler neler görmüştüm ben onun. öylesine derindi.

içimde binlerce çizik v biliyorum ki bunu hakettim.

30 Ağustos 2010 Pazartesi

hello hakaret!


geri döndüm
pek sikinizde mi bilmem
italyanım ülkesine döndü.
ben hüzünlerden hüzün beğeniyorum. e tabi arada da olaylar olmadı değil..

ben ray'den ayrıldım,çünkü midem bulandı, çünkü ilk defa birisiyle insan olduğumu bilerek seviştim ve bu da italyandı. ne mal mal sözler ne saçmasapan hayvanca hareketler... ben benliğimi italyanda buldum açıkçası: zarif okşamalar, içten öpmeler, incitmekten korkmak. ha ray'den yediğim hakaretlerin haddi hesabı yok. her gün arayıp küfür ediyor.

e haklı mı
ben olsaydım ben de küfrün alasını ederdim.

bu arada geçenlerde eski erkek arkımla fake profilden konuştum bana beni anlattı. "bulduğunu da şutlamış orospu" falan dedi. huhuuu dedim ne femme fatale mişim ben amua goyim göt kadar boyumla

milleti sikmiş sikmiş bırakmışım. sanki kendileri seviyordu da konuşuyorlar. bu bencilliktir sevgi değil. siktirsin gitsinler şimdi.

benimki de bencillik belki sevgi değil

ama şu an tek istediğim italyanımla bir ömür, neye mal olursa olsun...


AMA ŞİMDİ!

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Hello Kalp Krizi ve Evlilik


aşk dediğin sikertir! öyle bir aşk ki amua goyar diyorum. evet. italyanın da sevgilisi olabilir lakin-benim gibi- beni çok seviyor. bundan eminim. olm evlenme teklifi aldım! evlenmek istiyormuş benimle :O çünkü italyan kızları beklemiyormuş pek. ahah aynen benim gibi değil mi? paso romantik davranıp shrek'in angut kedisi gibi bakıyorum. müzikler de cabası.. aç the cure- love song'u dinle cillop gibi çocuk manzarasıyla.

ama dürüst olmak gerekirse HAYATIMDA İLK VE İLK DEFA birine güvendim. birinin beni sevdiğine inandım. neden? çünkü benden alacağı bir şey yok. tamamiyle. beni kullanmıyor. kuku manyağı değil yani. doğrusunu söylemek gerekirse tam anlamıyla sevişmedik bile. ve bakir tabi ki de.katolik :/ ama böyle okşamalar falan zaten seks değil de ama yiyişmek de değil. sevişme bu. making love yani. içim eriyor her dokunuşta bence bu aşk! en azından onun açısından. çünkü ben kendime güvenemiyorum

şu ana kadar hep büyük konuştum. yok x kişisinden başkasıyla yapamam evlanıcaaaaaaammm gibi. ama yok işte. hepsini aldattım. bilmiyorum. bu sefer büyük konuşmayacağım. sadece umarım olur.

amına koyim ama katolik. tuğçe kazaz olmak istemiyorum. ne zaman bir evlilik töreni görsem kafamda şu beliriyor. ben ve italtan kilisede ilerliyoruz falan. benim aile ve onun ailesi kalpten gitmiş (tövbee) ben cayır cayır vaftiz oluyorum vs. ya da kültür değişimi, o çükünü kestiriyor vs..

yok be hacı be.
haziranda ingiltereye gidiyormuş nolur sen de gel dedi. be mine or be dead bile dedi lan. arabesk gibi.

north italyan erkekleri hakkında bir şey söylemek isteyen?

12 Ağustos 2010 Perşembe

Hello Düş Kırıklığı!


Ava giden avlanır diye yarak bi söz var. doğru. cidden doğru. olaya götünden başladım yine. anlatayım.
hani ben bir italyan bulmuştum ya. çok centilmen,beni çok seven,gözümün içine bakan, incitecğim diye yavaş yavaş dokunan italyan. var ya o YARRRRRAAAK seviyormuş. Nerden anladım peki? herifçioğlunun mail adresini gördüm o bir yere form doldururken. eve geldim, "keh keh feyste buluyim de bunu fötölerine bakirim hihihi" dedim. bakmaz olaydım. önce karşıma bet bir surat çıktı böyle HIM tişörtlü falan. Nasıl metalci pozlar ama emo'dan öteye geçememiş derkeeenn(ana ben yine metalci bulmuşum oysaki yemin billah etmiştim. amk amk) sonra bir de baktım ki bir karıyla ilişkide!! dünya başıma yıkıldı, minare götümden ağzıma doğru ilerledi. Ağlayacağım ama. Sanki Ray'in arkasından iş çeviren ben değilmişim gibi...
Direk başıma geldi yani kendi yaptığım. aslında biliyordum bu piçliklerin bana geri döneceğini.
ve en kötüsü de bunu italyana söylemedim. yani gördüğümü. hala sevgili gibi takılıyoruz öyle.
aslına bakarsanız içim nasıl acıyor. ilk defa birinin bana aşık olduğunu hissetmiştim. ne bileyim çok aşık olduğunu..

değil ama. inanın. kimse sizi sevmeyecek. kimseden bu özveriyi beklemeyin

Lanet!

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Hello İtalyan!


yüzde surat yıtacak 32 diş gülümseme, bir anda sezen aksu dinleme isteği vs vs. evet aşık oldum lan ben. aslında dışarıda tanıştık şimdi. bu turist tamam mı italyan. ama nasıl tatlı kesiyordum bunu, derken konuşmaya başladık. hemen yapıştırdım ilk sorumu: "ne dinliyorsun?" bu herifçioğlu saydı saydı saydı. aynı müzik zevki. çıldıracağım ama. bir yandan bal rengi gözlerine bir yandan güzel kirpiklerine, ağzına düzgün burnuna, kıvırcık saçlarına, nereye bakacağımı şaşırdım. sonra müzik markete götüreceğim seni yavrum bahanesiyle bunu d&r a sürükledim. o cd'lere ben ona. güneş gibi herifçioğlu. baktıkça gözüm ışıldıyor. yirin yirin!!!
Benden 2 yaş küçük ve bir ay burda bulunacak.

Olsun!

Yarın yakasından tutup yavrum anan nereli nereden bu kaşının gözünün temeli diycem. hemi de tüysüz gibi. nasıl yakışıklı nasııll!
Pub'da oturuyorduk, ben buna Türkçe kelimeler öğretmeye çalışıyorum. Bir "nasılsın" deyişi var yiyiverirsiniz. o derece tatlı. ben de tüm cilvelerimi yapıyorum bana. yiyordum çıtır çıtır.
yerim onu yerim!
Ayran budalası gibiyim amua goyim. gözümü dikip bakıyorum cillopa. bir ara döndü, "niye bana bakıyorsun"dedi. ben de öyle baktım işte.
nasıl kalbim çarpıyor ya. telefonumu da verdim umarım arar! arasın dua edin. istiyorum onu!!!

Ray'e ne mi oldu. hala beraberiz ve ben az biraz kaltağım, bilirsiniz..

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Kıllar Volume 2


Ray'le dün çok romantik bir akşam yemeğindeydim. Öyle mum ışığı falan beklemeyin. Gayet de kebapçıdaydık. Son beyti lokmamı ağzıma atarken ne söyleyeceğime karar vermiştim. Çiğnerken nasıl kırmadan söylerim diye düşünüyordum. Yuttum. ayrandan bir yudum. peçete. kedi gibi bak. sonra de:

"Raaaay"
cevap yok
"Raay"
"Efendim Lal?"
"Ben sana bişicik sölicem"
"Söyle hayatım"
"Hani senin kıllayın dökülüyoy ya ben ivreniyoyum onlavdan" (Böyle antipatik sese küfür gibi bir cümleye sıçarım ben)
"anlamadım"
"kılların dedim! acaip dökülüyor! napsak ağda mı yapsak sana, yoksa evi mi süpürsen napsan ki?"
"bir bu kalmıştı lal, bütün gün evdesin pekala süpürebilirsin. ayrıca sığsın sığ! insan biraz kibar olur."
"entelci entelci bidi bidi yapma bana Ray sıçtırtma ağzına"
"terbiyesiz. ağzını topla, sus."
dudaklarımı yiye yiye sustum. sinirden dört köşeyim ama. nasıl ayrılınılır yollarını düşünüyorum. eve geldiğimde de düşünüyordum. beni öperken de. yatağa giderken de. bu kıllarla niye benim başım dertte?

30 Temmuz 2010 Cuma

Hello Metalhead!


Kılım amk. Valla kılım bu metalci denilen bozuntulara. ulan bir müziğin altına düdüklemeyi sığdırıyorlar bunlar. hem de müziği üretmeden. forumlarda iki sikko çikko yazı yazarak. müziğini üretenlere lafım yok onlar hem müziğe hem hatuna ter döküyorlar. ama diğerlerine ne oluyor? ben bunlardan çoğuyla karşılaştım dağlara taşlara.
Üniversitede bunlardan çok karşılaştım ben. benim ev arkadaşım vardı böyle manken gibi karıydı.Adı Manken olsun. neyse biz çok çılgındık o zamanlar. yok stüdyoya girmeler stüdyodan çıkmalar, konserler, içmeler, böğürmeler vs. neyse biz bununla 2 herifçioğlu kaptık. Mankeninki hoş da benimkinin suratına bakmak için ağır depresyonda olmak lazım, ya da kendinde olmamak. e ben de depresyondaydım herhal o zaman. ya da ergenlikten iki uzun saça kandım. biz iki saf "hebele sefkilimiz vavv bisim heheh, metalçi him di ivivivivi" şeklinde geziyoruz. dörtlüyüz hep böyle. yediğimiz sıçtığımız ayrı gitmiyor. sabah akşam. neyse sonra biz bunlardan ayrıldık. sonradan onların 3. safttoron arkadaşından duyduğumuza göre ki doğru söyler bu iki herifçioğlu bizim götü memeyi paylaşmışlar. biri demiş lal'in memesi biri demiş Mankenin götü. Şok da olmadım aslında zira mankenin sevgilisinin abucu diye sevmelerinden elini belime koyayım derken götüme koymasından işkillenmeliydim. Gruba gireceklermiş bunlar yani. neyse bi bunlardan canım yandı zaten
bir de beni götürecek olan platonik vardı. sonra dahası dahası ve dahası.
konsere gidersin dört dönerler "eheh hatun bulak da düdükleyek" diye. bir pub'a oturursun keserler. zate alkollü ortamlarda bulunur bunlar. alkolsüz çeneleri çalışmaz. o yüzden gündüzleri genellikle bir elleri forumlar için klavyede diğer elleri otsbir için çükte olur. müzik zevkleri de yalan zaten çoğunun. ne konsere gider ne cd alırlar. bazıları var bunları yapan,böyle metal savaşçısı gibi gözüken "ben metalciyim hocu! en metalci benim lan!" diyen, bunlar da yaşamdaki başarısızlıklarını,asosyal olmalaını,çirkin olmalarını bunun altına saklarlar. böyle insana baktığınızda geçmişinin ne kadar ezik ne kadar çirkin olduğunu ve kızların hiç ona bakmadığını hatta ve hatta 20li yaşların başına kadar sevgililerinin olmadığını anlarsınız. sonradan bir açlıkla "hebele karıı, ohaa ancuk, memee göt" şeklinde gözü döner, metalciliğin verdiği büyük güçle ortalarda orjinal tişörtlerle dolaşır bal çalarlar. deyimleri de : karı kaldırmak.
ha hiç mi normali yok bunların?
var ayol olmaz olur mu?
biz onlara müzik dinleyicisi diyoruz. kendilerini bir kalıba sokmazlar. tipleri hoş olduğu için de çoğu zaman grup tişörtlerine ihtiyacı yoktur. bakımlıdır, renk renk de giyinir siyah da. karı kaldırmak için aranmaz çünkü zaten düzenli bir seks hayatı vardır ya da one-night standleri 15lik gotik kızlarla değil, kendi yaşlarındakilerledir. normaldir bunlar. insan gibi. normal. aç değil.

iyicene nefretim geldi be bu son olayla!

P.S:siz de gotik olcam , kendimden büyük tavladım,pipi gövvdümm yattım çok mavcinaliim havasına kullandırmayın kendinizi kızlar. ilerde bol bol göreceksiniz onlardan.
ha büyük olup da bu ortamda olan kadınlar zaten çakaldır ayol onlara sözüm yok.
hee bi de bunlardan biriyle sonsuza kadar yaşayacağını düşünen saftirik hatunlarımız var. onların da beynine çükeyim!

hmppphhhss ben biraz sakinleşeyim

P.S 2: ha niye mi kate moss foto? nalakası vaar mı diyorsun. ordaki kate moss'un peygamber devesi bakışları hoşuma gitti. "seni kukumla düdüklerdim pislik ama tüyüm bilem olamazsın" şeklinde bence

Hello Kıllar


Sevgilisinden kılları yüzünden ayrılan tek insan ben olacağım herhalde. geçtiği her yerde kıllarını bırakıyor hayvan. bacak kılı mı taşak kılı mı belli değil. iğrenç. her gün elimde süpürge menopoz kadınlar gibi süpür babam süpür. olmayacak kendi evinden atacağım herifi. yaşanmaz ki burda. bir de bendim böyle "yunan erkeee şapır şupur yerimm" diyen. nah yersin. pis diyorlardı "oh iki jilete bakar iş" diyordum. nah jilete bakar. heriflerin koltuk altından tina turner fırlıyor be! onlar ne biçim yere kıl döker şimdi. ıyyykk. şimdi ki hedefim rus herifçioğulları. şöyle tüyü olmasın. sakalı bile çıkmasın. lezbiyen olacağım bu gidişle zaten.
ha bu arada işe de gitmiyorum ben artık. çıktım bir günde. yapamayacağım işte zorla mı? gittim söyledim de Ray'e kendin bilirsin dedi. gerçi hep onun parasını ye ye nereye kadar ama. yok lan yemiyorum ki. alt tarafı yemek yiyorum evinde kalıyorum. gidip mücevher kıyafet mi aldırdım sanki. ama benim yeni iş bulmam lazım. para yok pul yok daha ne kadar Ray'den geçineceğim? ne zor durumdayım. SIkıldım zaten Ray'den de. bu kılları yüzünden hep. ayrılsam nerelere gideceğim? babam mı para verecek bana? nerdeee. annemin minik maaşına mı göz dikeceğim? hay bin yaprak.
yaşamaktan da sıkıldım. evimi de özledim. o elektrikleri yanmayan evimi. ben ne yaptım da geldim buraya. ne biçim çılgınlık yaptım. yertsiz yurtsuz mu kalacaktım? evcağızımın kirasını bile veremiyorum. onu da ray ödüyor. borç olarak ama. gerçi çük kadar evin çük kadar kirası.
yaşamak çok zor gerçekten. bazı zamanlarda. kıllı zamanlarda.
P.S: bazen çok yakışıklı şair ruhlu zengin ve şık bir kılsız çıksa. "Tut kolumdan çek götür beni" desem. süt gibi herifçioğlu bana dönse "hüüp diye içine çek beni" dese. "gösterelim anam" diye bağırırım.

29 Temmuz 2010 Perşembe

Hello Gerçekler!


insan eski sevgilisini fake msne eklerse görür ebesinin damını. neler neler öğrenir ondan. bi de platoniğinin yarakçıoğlunun ta kendisi olduğunu öğrenirse iş kanalizasyon demektir. herif az daha beni düdükleyip gidiyormuş yani. şimdi bizim bunla önceden baya bi samimiyetimiz vardı . konserlere gitmeler falan. ben ölüyorum aşkından tabi. böyle malım. ne biçim de içiyorum. sonra bir baktım bu herif bana sarılıyor. ben yeni sikilmiş gelin gibi mutlu mutlu çıpıtınk gözlerle etrafıma bakınırken baktım bu air guitar, headbang olayına beni götürüyor. cop diye yapıştı dudağıma. bende ağlamaklı haller tabi. rezil zebil olayları anlatmalar. aşığım lan sana demeler falan. bunun gözleri parladı. e hazır sarhoş kız. gözlerini kan değil am bürüdü salağın. anladım yani bunun gözünde şu an ayaklı vajinayım. sevişesim de yok bunla. nedense ona dokunmak istemezdim. öyle de manyaktım yani. sonra yanımda getirdiğim arkadaş uyandı. çünkü bu herifçioğlunun arkadaşı da bizim karıyı düdükleyecek belli. iki aç bekliyorlar öyle. benim arkadaş, bizi eve bırakın vesaire geveledi geveledi. işte böyle döndük biz. ben ne biçim ağlıyorum ama. arkadaş sakinlştiriyor. öyle böyle derken uyuyakalmışım. sabah içimde bi acı. alkole sardım kendimi. üniversitedeydim o zaman. çıtır çıtır karıydım.
ondan sonra yıllarca görüşmedi o benle. sonra yaşadığım yere geldiğini öğrendim. içip içip onu arıyodum ben. bi kere de evine gitmiştik. ama bişi olmamıştı yine. öpmemişti bile beni. aynı şehirdeyiz artıkın görüşelim dedi, geldi manitasını tanıştırdı. arkadaşına ayarlayıp pezevenklik yapmaya çalıştı. bunları günlüğümü kaptıktan sonra anlatabilirim ancak.
işte böle. sonra ruh hastası olan ben eski fifiyi keklerken bu platonikle bunun ortak arkadaşının benim platonik hakkında söylediğini öğrendim. herif azzgının tekiymiş. her gittiği yerden hatun kaldırıyormuş. amk lan yıllarıma yazık dedim kendi kendime.
bugün gerard'ı gözlükle gördüm bu arada. tamam herif o kadar mükemmel diilmiş. ayrıca azcık salak gibi mi ne. beğenmedim yani. en iyisi benim Ray hiç bakmayın. safi entellektüel ve zengin. hoş da çocuk. seviyor da beni. mıncıklamamdan nefret ediyor tabi. bir kere duvara yapıştım bu yüzden. geldim arkadan boynunu ısırayım diye. bunun bir kol darbesiyle ben duvarda fakir sümüğü gibi. oturdum nasıl ağlıyorum "hayvan" diye. o pişmanlıkla gülme arası "ama lalcim, özür dilerim"
"git be hayvan!"
ordan bir kitabı aldım. cinnet geçiriyorum ama. dedim bunu g.tüne monteliycem ben. rahat edemem başka türlü.
herif tabi bana bakıyor manyakmışım gibi. öyle baktı baktı sonra çaat diye kendini arkaya attı. güüm diye ses geldi bundan. sonra sakin gözlerle bana baktı:
"al intikamını ben aldım. ayı olan başta bendim. istemsiz yaptım o hareketi ama bari seviyesizleştirmeseydin kavgayı.ilişki de saygı da lazım"
küçümseyerek bir daha baktı. çıktı odadan sonra. ben de kitabı dik tutup üzerine oturmaya geldim. aptal aptal aptal!

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Hello Gerard ve at s.kinde kelebek!


Anında yetiştirmezsem çatlarım ayol. Bu sabah ne gördüm ne gördüm. Olaya götünden başlamayayım en iyisi:

Şimdi bu Gıcığın ayarlayacağı mini iş vardı ya. -Bu arada Gıcık, gıcık olmasın. Onun ismi Ray. Çünkü Ray Manzarek'e benziyor- Neyse işte onun görüşmesine gittim. Beklettiler beni bir yerde. İçerden de sesler duyuyorum ama. Belli biri daha iş görüşmesine gelmiş. Ben de asosyalliğimin verdiği yabanilikle etrafa bakınmayıp dergileri karıştırdım. Aklım bambaşka yerlerde ama. İnsanların suratına bakamamak çok kötü. Asosyallik çok götü. Sosyal anksiyitemi sikeyim.Şimdi beklemedeyim ya benim bu asosyalliğimden bahsedeyim az.
Şimdi ben ruh hastası gibiyim. İnsanlarla kolay kolay konuşamam. İnsanları izleme
k için güneş gözlüğü takan tiplerdenim. Suratım daima asıktır vs vs. Mecbur kalmadıkça yabancılarla konuşmam yani. Aslında bu yüzden blog yazmaya başladım. Bu bir nevi terapi benim için. Eskiden milletin bloglarını okur bunlar nasıl hayatlarını paylaşıyor lan derdim. Sonradan karar verdim. " ben de yazarım lan" dedim Herneyse olaya dönüyorum.

Neyse işte bu iş veren ve iş almak isteyen odadan çıktı. Benim gözler pek iyi görmez gözlüklerimmi de artistik olsun diye takmamıştım. Göremiyorum yani uzağı. Sadece gördüğüm işveren karı ve uzun boylu bir herif. Karı: "İlerideki iş arkadaşınız Lal Hanım" dedi.
Ben düşünüyorum. " Nerden tanıyor bu karı beni" Sonra aklıma işi Ray'in ayarladığı geldi. Gülümsedim. Elini sıkmak için ilerledim adamın.
DOİİİNNG diye ses inledi beynimde. Ardından şu seslerin içimde yükseldiğini hissettim: "vay mına koyim, bu ne lan?" Hayın herifçioğlu su gibi şerbet gibiydi. Ağzımı toparlayıp elini sıktım. "Merhaba ben ..." " Ben de Lal". Onun adını Gerard koydum. Kumaral beyaz ten ve renkli göz Gerard Butler'a uyar sonuçta. Neyse bu gitti. İşveren karıyla konuşuyoruz ama benim aklım Gerard'ta. Nasıl gözüküyordum endişesiyle bir yandan da gözucuyla aynaya bakıyorum. Salak bir ekonomi hırsıyla "aman göz kalemi kullanmayayım bitmek üzere, gözaltı kapatıcım da bitiyor siktir et. Fondoten mi olmaz ya sıcak zaten. I ıh neyime yarar allık zate pancar olacağım." diyerekten sadece yeşil göz farı ve rimel kullanmıştım. Gözaltımı da beyaz farla kapatmaya çalışıyorum ama kabak gibi mosmor. Aynada yansıyan görüntü sanki biri eşek sikine kelebekleri zamkla yapıştırmış sonra da simleri üzerine sermiş gibi bir şeydi. Tarak gibi olmuştum yani. Şansımı sikeyim ben başıma hep böyle olaylar gelir zaten.
Neyse görüşme bitti ben Ray'e haber verdim. Eve geldim akşam 8'de teşrif edecek Ray'i bekliyorum. Lakin aklım fikrim Gerard'da. Ofis fantazisi, ayyy!!

27 Temmuz 2010 Salı

Arta Kalanlar


Kalp kırıklıkları arada bir batar, acıtmaz sanki sızlatır hafifçe. Anıların bacısını sikeyim. Hem de kırıcı anıların. Doğum günlerimi kutlamayı sevmem ben. Çünkü yıllar önce:

Doğum günümdü. Aman ne hoş. Babamın gazabından kurtulup geldiğimiz yerde geziyorduk annemle gündüz. Babam yoktu. Kaçmıştık. Çünkü önceki gece deliler gibi içmiş, sövmediği kimse kalmamış, zorla beni bir yere oturtarak kendisini dinlememi söylemiş. Ağladıkça "Git yüzünü yıka!" diye küfretmişti. Belki yüreği yumuşar diye küçüklük fotolarımı göstermeye çalışmıştım. Fırlatıp atmıştı. Oysa ben ona bir şey yapmamıştım.
işte bugünden sonra uykusuz bir doğum günü. Mutlu oluyoruz alışverişe gidip gülüşüyoruz. akşam eve geliyoruz. Bir kaç saat sonra burda işi olan babam geliyor. Yanında kardeşim var. Doğum günü pastası da cabası.İçeri alıyorum. Korka korka bakıyorum pastaya. Bu son derece anlamsız. Bu son derece göz boyayıcı. Gözüme yüz yumruk yese de boyanmaz gözüm. Bir de mumlar var. Aman ne güzel. Fotoğraflarımı ne yaptın peki götüne mi soktun, çocukluğumu?! Böyle bağırmak istiyorum. Mumlar dikiliyor.
"iyi ki doğdun lal" babam ayrı yerde annem ayrı yerde annemin yanına getiriyorum pastayı. sanki bir sikim yapmışım gibi alkışlıyorlar mumu üfleyince. Gözlerim dolu dolu ağlamak istiyorum. yapmıyorum. üzerimde eğreti duran bir korkaklık bir itaatkarlık var. susuyorum. doğum günümden arta kalan pasta artıklı tabaklar makineye gidiyor benim tarafımdan.
midemde arta kalanlarsa kanalizasyona, son yolculuğuna uğurlanıyor.
ve doğum günü bitiyor.

Hello PuCCa


Hayat bazen birini seçer, biz pas deriz söz hep puCCa'ya geçer a dostlar.

ŞU aralar çok satanlardan söz ediyorum: puCCa ve malum günlüğü. Öncelikle takdir ediyorum bu şahsiyeti. Son derece akıllı. Maceraları sürüklüyor ve içten anlatımı güldürüyor. Aramızdan bir insan olması ve Nişantaşı'ndan değil de daha hayattan şeylerden söz etmesi hoş.
Formül açıktır aslında:
Sex sells.
Şu ülkemizde cinsel sorunlardan muzdarip yığınla kadın var. Hangi birisi çıkıp da "orgazm olamıyorum" dedi? Hangisi sevgililerini ortalara serdi? Hayatı kızı,kocası ve Dubai'den ibaret olan Ayşe Armanı anmıyorum bile. Tamam o da zamanında eğlenceliydi, hoştu iyiydi. Lakin evlenmeden önce.
işte puCCa biraz Ayşe Arman'ın "gençliği" gibi. Biraz Polyanna, eli maşalı, seksiliği de elden bırakmayan, hatta bu konulara erkek jargonuyla (a-ah çok ayıp, argo ayol) değinen bir blogcu. İzmirliymiş bir de. İzmirin kadını böyle olur anacım.

Türkiye'ye bir bridget jones zaten lazımdı. Sex and the city kadınlarıyla dolu, romantik komedilerle şenlenen, gossip girl ve desperate housewives'ı gıptayla seyreden bir kadın topluluğundan bahsediyoruz. Türk kültürü kına gecesi falan yalan oldu. İlgilenen yok bunlarla. Yani bir kadın çıksa dese ki " Bugün beni istemeye geldiler. Söz yaptık. Kahve yaptım. Kına gecesi oldu, ağladım. Sonra düğün döşek, gerdek işte hihihi" yazsa kim okuyacak? Millet çeyiz takımı okumak değil bağımsız bir kadın okumak istiyor.

Biliyorum, bu kızın hikayesini bilenler çabalıyor. Çünkü bu kız kendi halinde blog yazarken keşfedildi ama hiçbirimiz keşfedilemeyeceğiz boşuna uğraşmayın =)
İçten olmayan, zorlanan satmaz.
Magazin programları nasıl reyting zıplatıyorsa puCCa'da öyle sallar.

Fakat pek uzun ömürlü sürmez bu. Zaten bunu kendisinin de taktığını söyleyemeyiz. Bu yazın bombası puCCa yani. Tek dileğim evlenmemesi. Yoksa bir Ayşe Arman daha pörtleyebilir. Korkuyorum.

p.s: marilyn monroe hayranı olması koskoca bir artı.

Hello Haho Hello Bİndirim


Gıcık kendi halinde işlerini hallededursun ben boş zamanlarımda hıldır hıldır gezmekteyim. Lakin bir şikayetim var! Su gibi kadınlar orda burda erkeklerin içini açmakta lakin bir yakışıklı erkek göremiyorum artık sokakta. Nereye kapattınız bunları? Haholar ipini koparttı da o iple yakışıklıları mı bağladı? Bu konuda çok dertliyim. Göz zevki istiyorum.

Şu mağazalara da indirim gelmiş diyorlar. Gittim yok. Üstüne bindirip indirmişler kapaksızlar! Kedi gibi vitrine sürünmek çok acı.

sıkıldım.

24 Temmuz 2010 Cumartesi

Hello Bunamak Hello Gıcığın evi


Hayır mı şer mi bilemiyorum ki anasını satiim. Merhaba ben Lal ve ben ciddi anlamda salağım. Unuttum lan defterimi dahası var mı. ŞEhir dışındayım ve evde unuttum.
Ee napıcaz şimdi?
Bir şekil kurtarırım. yazı dizisi yapcaktım güya. hay bin yaprak.
Bugün başımdan geçenlere dönmek gerekirse. Zar zor geçen otobüs yolculuğundan sevgilimin evine yerlştim. yazın burdayım artık.işsiz kaldım ben. önceden işim vardı oysa ki. (onu da ne zamana öğrenirsiniz artık bilemem anam babam)
Ha senin sevgilin nerden oldu libidodan dert yanan karı? diye merak edenleriniz olabilir eğer beni twitterdan takip ediyor iseniz. amaaa...
anlatmam lan işin heyecanı kaçar şimdi. oldu bir yerden idare ediyoruz.
e libidodan dert yanmama gelirsek. sevgilicağzımla bir süre ayrı kaldık biz. o ayrı yere taşınmak zorunda kaldı iş sebebiyle. ben de kuduruk gibi kaldım olduğum yerde. gavur damı sıcakları başıma işler, libido vurur tepeye sıcakla. sevgili yok ortada. kiracı başımın etini yer, elektrikler kesiktir, işsizimdir.
çok zor günler atlattım aslında. iyi ki o var diyorum. yoksa kurtulamazdım işin içinden. hayatımda asosyalliğime ilk kez lanet ettim. (binlerce ne zaman ilk oldu)
insanın arkadaşı bile zar zor olunca yardıma sevgilisi koşuyor tabi.

sevgilimin adı gıcık olsun bu aradaa. o gıcık. boğazıma takılan bir gıcık.

elektriğim açıldı,kiralar halledildi ve benim yaz boyu burda kalmama karar verildi sonunda.onun da yardımıyla mini bir işim de oldu. sezonluk. idareten.sefalete iyice alıştığım söylenebilir.

bu satırları ağzı yarı açık uyuyan gıcığımın o şapşal haline bakarak yazıyorum.tıkır tıkır seslere uyanmaz da "ne yapıyorsun lal" diye sormaz umarım.
açıklayamam. söyleyemem.
kirli çamaşırlarımın hepiciği de burda.

mutluluğumdan saçmaladığın besbelli lal. yat zıbar

hoşçakal.

23 Temmuz 2010 Cuma

Hello Bağımsız Kadın!


Kedim bile dalga geçiyor gibi benimle. Aklıma My Name is Earl’den bir sahne geldi hemen. Br adam sincap ona kötü kötü baktı diye intihar etmek istiyordu. Onun gibi bir şey oldu işte. Acaba birilerine “İntihar edeceğim.” diye mesaj mı atsam? Kime peki kime? Hayatımda kim var ki? En iyisi dışarı çıkmak. Evet! Ben güçlü ve özgür bir kadınım! Kendi kendime de eğlenebilirim. Çıkıyorum dışarı, hem de yalnız!

Hello Sıkıntı!


Tüm günümü plaklarımı temizleyerek geçirdim.

Hello Depresyon!




Günlerce yerimden kalkamadım. Asosyalliğin yan etkisi depresyon tü bünyemi sardı. Evde yapayalnızım. Biliyorum kediler tarafından yenmiş bulunacağım bir gün. Evde yapayalnız, ölü, kokmuş ve yarısı yenmiş! 17 yaşımda mezartaşıma “ Aynen iade” yazacaklar diye korkardım. Şimdi ise “Yalnız,mutsuz ve sarışın, neredeyse aynen iade.” O kadar uzun zamandır erkek arkadaşım yok ki, bekaret zarımın yeniden oluştuğunu düşünmeye başladım. Orta yaş bunalımı, çıldırma, nasıl istersen!





Sylvia Plath “ Lady Lazarus” da intiharı 9 yaşından beri denediğini söyler. Ben de 12 yaşımdan beri deniyorum. Kendimi 2 yaşında suya attığımı saymazsak tabi. 12 yaşında ölmek için akvaryum temizleyici içtim. 15’imde bileklerimi kestim.(eninde dikine değil.) 17’imde ilaçlarla içkiyi karıştırdım. 20’imde alkol komasına girdim. ( Bu da insanın ölmek istediğinin göstergesi bence) vs. Vs. Periyodik olarak 2-3 senede bir denerim. Ama daha başarılı olamadım. Sanırım gerçekten ölmek istemiyorum. İnsanların ilgisini çekebilmek için sadece bu intihar denemelerim. Yoksa 12’imde “ Anne ben ölüyorum” diye ağlamaz, 15’imde kestiğim bileklerimi kardeşime göstermez, 17’imde ilaçlarımı tıpçı bir arkadaşımın evinde almazdım. İşimi garantiye alırım yani hep.
Plath gerçekten ölmek istemişti oysa. Hiç kimseye haber vermezmiş intihar edeceği zaman. Lady Lazarus olarak tekrar ve tekrar dirilmiş, sonunda amacına ulaşmış. Yeni Lady Lazarus benim! Kolpa Lazarus!

Hello İntihar!


Merhaba adım lal ve ben başarısız bir kadınım, ölüyüm. İntihar etmek istiyorum!

Hello Türkiye'nin gerçekleri!


Kurallar.. Görgüsü giyinmesi... Kısaca bir insana kendini beğendirme çabası. Nasıl bir insan olduğun üzerinde güzel durmalı; ütülü olmalı kişiliğin. Boyası da yeter eteği de, s.ktiğimin topuğu da. Bir türlü beceremedim zaten şunları giymeyi, özenmedim de. Peki tamam özendim. “Küçükken erkeklerle futbol oynardım hep, şimdi de en yakın arkadaşım erkeklere eho eho” diyen kadınlardan değilim. Erkekler hiç yakın arkadaşım olmadı. Aslında kadınlar da yakın arkadaşım olmadı. Merhaba adım Lal. Ve ben bir asosyalim. Kendimi Amerikan filmlerinde gibi hissetmeye başladım. Ya da herhangi bir Palanhiuk kitabında.

-şşşt yavrum. Yardım edeyim de yürü.

Bu sesin sahibi bir abazan. Sürekli çükünü karıştıran, kadınlara laf atan ama bir numarası olmayan tiplerden. Bu sesle Türkiye gerçeğine geri döndüm. Neyse ki bu türden seslerle uğraşmamam için müzikli tıkaçlarım var. Açtım oradan Madonna- Give it 2 me, güçlü bir kadın oldum. Madonna gibi kaslarım çıktı, Sex and the City kadını gibi oldu kıyafetlerim, topuklunun üzerinde Kate Moss gibi yürümeye başladım. Birazdan spor, üstü açık arabama atlayıp, tüm mücevherlerimi atacaktım J. Lo gibi.

Merhaba adım Lal , minibüsteyim. Arkadan öne para uzatmamak için en arkaya oturdum. Birinin bana öndekine para uzattırmasından ölesiye korkarım. Çünkü hem arkadakinin ne dediğini anlayamam hem de bir öndekine seslenecek kadar yeterli sesim yok. Asosyal olduğumu söylemiştim. Şimdi tek derdim ineceğim yerde sesimi şoföre duyurabilmek. Sırtımdan akan soğuk terler eşliğinde “Müsait bir yer!” diye bağırdım. Tabi bu bağırtı brutal vokal yapan blackçilerin sesi gibi çıktı. Kaş yapayım derken, göz çıkarmıştım yine.

Merhaba adım Lal ve ben bir öğretmen adayıyım. Bu da bilmem kaçıncı görüşmem. Umarım saçmalamam, umarım sesim çıkar, umarım!